Sabahtan akşama dek av peşinde dolaşmış olmasına rağmen, işleri rast gitmemiş insan atalarımız; dilleri bir karış sarkmış olmanın yorgunluğu ve açlık mide sesleriyle; mide derilerinin birbirine geçtiği ruh hali içinde; akşama doğru güvenli bölgelere çekilirlerdi.
Bu ataların, guruldayan mide sesleri arasında bir tek düşünceleri ve belki de bir tek hayalleri vardı. O da, yiyecekti. Yiyecek düşleyen ataların; o gün aç kalışlarıyla, sabrettikleri! Akla gelmez. Sabretmenin mükâfat karşılığının da sınavı başarıyla geçmek olacağını söylemez!
Sınavı başarıyla geçmekle ödülünün ölümden sonra doymak olacağı, düşünme saflığını; akıllarının ucunda bile geçirmemişlerdi. Ve "kendilerinin sınavda olduklarını" düşünmeleri de, olanaksızdı.
Ve bir şeye de, sabretmiyorlardı. Çünkü açlığa da tokluğa da elleri mahkûmdu. Elleri mahkûm olmayı sabretmek gibi öte dünyada karşılığını görmek gibi bönlük yüceltmesine uğratmıyorlardı. Bu yüzden de, totem dönem insanları, bu bağlamda bizden çok daha gerçekçiydiler.
Ne zaman güneş batsa bu son gecem diyorum
Vazgeç yalan dünyanın köhne saltanatından
Yetişir bunca keder, bunca elem diyorum
Her şey sağır içimde ne şiir ne musiki
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta