Tarihin tanımı 12 Şiiri - Nazmi Öner

Nazmi Öner
201

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Tarihin tanımı 12

84

MEZOLİTİK KADIN:
MEZOLİYE

Ben mezolitik bir kadınım.
Kırlarda, vadilerde
Su kenarlarında
Bitki tohumu toplarım.
Dolmayı bekler başucumda
Kaplumbağa kabuğu
Onca ambarım.
Bilesiniz ki
Mezoliye’dir benim adım.

« İlkel tahıl devşiricisi »
Dersiniz bana siz.
Ama ben ilkel değilim.
Mağarayı:
Binlerce yıl önce terkettim.
Çayın kıyısında gördüğünüz
Şu kulübedir evim.
Ben kulübemin kapısı
Duvarı, direği, çatısıyım!
Çocuklarımın anası
Kocamın tanrıçasıyım.

85

Eridi buzullar
Ve kurudu denizler göller...
Isındıkça ısındı hava
Kurudu çaylar nehirler...
Ve av kalmadı bu yakınlarda.
İşte bu yüzden
Kocam çıkalı ava
İki elimin parmakları kadar
Dolunay geçti ama
Bir tavşan bile getirmedi daha.

Tahıl devşiriyorum
Şimdi bu koyakda;
Borcum var
Çayın iki kıvrım
Altındaki komşuya
Bir kaplumbağa kabuğu arpa.
Ve tepinip durur
Bebe de karnımda!
On kafatası dolusu daha toplasam
Kaplumbağa kabuğu
Dolar mıydı acaba?

Koşar oynar etrafımda
Koşar durur, oğlum
Sekiz güz yaşında.
Kızım sırtımda sarılı
Şimdi derin uykuda.
Ben anayım
Başkanıyım bu kulübenin
Ben onların tanrıçasıyım
Bakmak zorundayım onlara.
Oğlak derisi de
Dar gelir oldu
Artık sırtımdaki kıza.

86

Şu tepinen bebek ki
Hiç eksik olmaz bedenimde.
Herkesin varlık nedeni
Kadına tapılır bu devirde.
Herkesi doğuran
Yaratıcı güçler bende.
Ve kadın dediğinin karnı
Olmalı hep bir karış önde!
Kudurdu bugün
Kudurdu bu karnımdaki de.
Altım ıslanıyor
Sanıyorum bebek gelmekte.

Ah, altı kafatası daha
Buğday toplayacaktım oysa.
Babası şimdi nerededir
Başka bir memlekette mi
Kalmıştır acaba?
Alsam kızı sırtımdan
Yavaşça uyandırmadan
Yatırsam şu karşı yamaçtaki
Söğüt ağacının altına;
Bir şey olur mu ki
Bebek doğasıya?
En iyisi
Şu kayaların gölgesine
Gitmeli doğurmaya.

87

Adam gelmezse
Boş kalırsa karnım
Tartışılmaz mı tanrıçalığım?
Kaybolursa yaratan
Tanrısal vasıflarım;
Ben ne yaparım
Ne işe yararım?
Doğurmayan, emzirmeyen
Gebe kalamayan;
Yani yaratamayan
Nasıl bir tanrıçayım?

Ahh! Şimdi;
Ağrılarım dorukta.
Çırpınır karnımdan
Çıkmak için bebe!
Ahh! Bebek yolu;
Bir bulsa, bir çıksa...
Yüklenir var gücüyle
Yüklenir kasıklarıma.
Sanki karnımda
Aslanlar boğuşmakta;
Sanki karnımın üstüne
Bir fil basmakta.

Bilirim, kolay değil
Zordur elbet yaratmak!
Bebek yolu bir bulsa
Doğum bir başlasa
Kaldım mı buralarda
İki çocukla bir başıma.
Oğlum göremeyince beni
Oralarda ağlamakta
Ulumakta, aranmakta;
Korku dolu sesi gelir kulağıma.

88

Acaba avlanırken adam
Av mı olmuştur yabana?
Yoksa yeni bir
Kadın mı bulmuştur oralarda?
Yaratıcı güçler adına
Oğlan fazla uzaklaşmasa...
Kıza bir şey olur mu ki
Söğüt ağacının altında?
Yolu buldu bebek
Geliyor yavaş yavaş
Adam ölmüş müdür
Döner mi bir daha?

Bebek geliyor
Dayanılır mı hiç
Bu ağrıya, bu acıya! .
Yaratmanın gururu
Sevinci, tesellisi olmasa.
Oğlanın uğultusu kesildi
Bari oğlan kaybolmasa!
Bir ağlama sesi geliyor
Ağacın altından
Sanırım kız uyandı
Beni aramakta.
Ve komşuya borç
Bir kaplumbağa kabuğu arpa.

89

Belki de asıl mesele
Ya adam hiç dönmezse!
Bebek babayı
Baba bebeği hiç görmezse!
Dahası yarın
Nasıl çıkarım devşirmeye?
Kızı arkama sarsam
Ve alsam bebeyi bir elime;
Kabağı mı tutacağım
Tahıl mı devşireceğim tek elle?
Tam da üç günlük
Buğdayımız kalmışken kulübede.

Ah! Olsaydı bizim de şimdi
Şu yeni icat kocaman
Küp denilen kil kaptan
Bir-kaç depomuz...
Gelseydi adam da
Doldursaydık güzün
Tahıl bol iken...
Kız da bir başlasaydı yemeye
Tahılı ezmeden, pişirmeden.
Bebenin yiyeceğini
Ağzımda geverdim ben.

Duydum ki, günbatımında
On dört vadi ötede
Bir avcı, beslemiş
Köpek yavrularını küçükten.
Yavrular alışmış adama
Ve düşüp peşine
Hiç ayrılmazlarmış kendisinden.

90

Köpek çocuklarla oynar
Kulübeyi beklermiş.
Ve avda faydası
Beş insandan betermiş.

Bir köpeğimiz olsaydı
Gider miydi adam uzaklara?
Adam bir gelseydi
Olsaydı şu anda yanımda;
Ve bir de utanmasaydı
Tahıl toplamaktan;
Birlikte çıksaydık
Yarın tahıl toplamaya;
Ben beslerim onu
O hiç avlamasa
Toplamasa da!
Söz! .Gelirse eğer
Bir daha ulumayacağım ona.

Bebek geldi işte
Sorunların tam da ortasına.
Ve geldi bebek
Ağlaya bağıra, alakanlı
Canımdan bir can yarattım
Tanrısal vasıflarımla.
Şu taşın üstüne
Koysam göbek bağını
Ve vursam üstüne
Yanındaki keskin taşı
Kesip koparsam bebekle
Beden bağlarımızı.

91

Kesip göbek bağını
Kesip bedensel bağları
Başlatsam duygusal
Anasal, tanrısal yaklaşımı.
Ve alıp kucağıma
Dindirsem acılarımı.
Unuturdum bir an için
Borcu, adamı, oğlanı.
Ama heyhat!
Kalkıp kıza bir bakmalı
Oğlanı aramalı
Analık, tanrıçalık
Öyle kolay zanaat mı?

Mezoliye’yim ben
Mezoliye…
Yaşıyorum
Yontma taş devrinde
Başkan olarak bir kulübede.
Sorunlarım
Başımdan aşkın olsa da
Hüzün kaplasa da yüzümü
Bakınca sorunlarıma
Yaşama hırsı sarar yeniden
Baktıkça sorumluluklarıma.
Sonra sarılırım doğaya
Saldırır, saldırırım sorunlara.

Şimdi şu çıplağı
Neyle sarsam
Nereye koysam dersen
Aslında bir giysi hazırlamıştım
Ona tilki derisinden.

92

Ama nereden bilirdim ki
Bunun bu gün
Burada çıkıp geleceğini;
Ve kim getirecek
Şimdi onu kulübeden.
Üstümdekileri çıkarıp
Ona sarsam
Ben üşümem
Çıplak kalsam.

Kesildi kızın ağlaması şu ara
Gidip bir bakmalıyım ona.
Oğlan nereye gitmişir ki
Bari bir hayvan parçalamasa!
Kaplanlar parçalamıştı ilk kızımı
Böyle bir çayırda oynarken
İki el parmağı yazında.

Ahh! Nerelerdedir şimdi
Hangi hayvanın peşinde?
Adam bir dönse
Bir dönse adam
Çalışan aç kalır mı
Hiç bu devirde?
Adamın birisi
Taşları yonta yonta
Dönüştürüyormuş
Her türlü alete…
Durmadan değişiyor devir
Ve geliyor gün günden ileride.

93

Kadının birisi
Akşam yıldızı yönünde
Buradan beş vadi ötede;
Kemikten bir iğne bağlamış
Uzunca bir ipin ucuna
Olta diyorlarmış o alete.
Dünya durmadan
Gelişmekte, değişmekte
Çok balık yakalıyormuş kadın
Büyük büyük hem de.

Adam dönmezse
Birkaç dolunay daha
Yeni bir adam alırım belki de.
Geçenlerde tembel, tembel
Oturuyorlardı çayın kıyısıda
İki adam görmüştüm
Beş dolunay önce.
Gündoğusunda dört tepe ötede

Belli ki, avda
Beceriksizler, beğenilmemişler
Ve kulübede kalmış olsalar da
Alırım yirmi beş
Kış yaşındakini kendime.
Yoksa nasıl
Gebe kalabilirim yeniden
Nasıl hükmedebilirim kulübeye?
Tanrısal güçlerimi
Ve yaratıcılığımı kaybedersem?

94

Ben yeni bebelere
Gebe kalamazsam
Zaman gebe kalır mı sanırsınız
Yeniliklere, gelişmelere
Ve değişimlere?
Kesilir nesli
Soyu sürmez insanın;
Gebe kalmazsam ben
Yeni yeni bebelere.

Hani nerde dinazorlar
Hani mamutlar nerde?
Geyikler bile çekip gitti
Hani şimdi geyikler nerde?
Su aygırının adı bile unutuldu.
Aklına dahi gelmiyor kimsenin.
Bir zamanlar suaygırı
Var mıydı, yok muydu?

İnsanlar da işte buna benzer.
Doğurmazsa kadınlar
İnsanlık da biter.
Kesilir nesli, kurur soyu
İnsanlık da kaybolur gider.
Yer, yutar herşeyi
Zamanın soluğu
Ve farkedilmez bile yokluğu.

95

Şimdi geldim işte
Tam otuz üçüncü yazıma.
Ve çok yaşlandım artık
Çok yaşlandım ben de!
Buraların en yaşlanmışıydı
Annem öldüğünde
Otuz altıncı güzünde.

Yirmi yedinci baharında
Ölmüştü babam;
Ve on dört doğum sığdırdım
Ben bu ömre.
İkinci kışını dolduran kızımla
Sekiz güz yaşında
Oğlum kaldı elimde.

On dördüncü baharında
Çıkmıştı ava
Büyük oğlum
Babası gibi günbatımına.
Dört kış geçti üstünden
Dönmedi hala.
Dört bahar
Dört yaz, dört güz
Beklerim her yanım hep göz;
Bir gün, bir daha
Döner mi acaba?

96

Bu güne dek
Üç çocuğum vardı
Kayıp oğlumla.
Şimdi karnımdaki de
Gelince elime
Yine üç çocuğum var işte
Kayıp oğlum sayılmasa da.

Üç çocuğum var
Ve üçü de yanımda.
Ah! Ne olurdu sanki
Birde çıkıp gelseydi adam
Büyük oğlumla.
Dayanılır mıydı acaba
Sevincin bu kadarına
Kanatlanıp uçabilirdim belki
O anın mutluluğuyla.

Nazmi Öner
Kayıt Tarihi : 25.3.2013 14:10:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!