Tarihin Son Destanı Şiiri - Yorumlar

Sebahattin Günday
22

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Kırılgan çizgisinde sendelemişse zaman
İnsanlık destanını kime söyler bir ozan
Türküler geliyordu Rumeli’den sitemkâr
Hiç böyle esmemişti Balkanlar’dan bu rüzgâr
Vurulur mu bir kartal en onulmaz yerinden
Anadolu hicrana yol almış kederinden
Haneler doksan üçten kalma dertle yaralı

Tamamını Oku
  • Sebahattin Günday
    Sebahattin Günday 08.06.2014 - 18:46

    Evet bir kaç farklı hava var şiirde. Ama sanırım en son hava Akif havası olsa gerek. Hece ile yazılmış bir şiirde aruz havası bulmayı şiirin kendi iklimi ile değil de okuyan kişinin yaşadığı iklim ile açıklayabiliriz ancak. Ya da okuyanın bir akıl, bir gönül okuması değil, sadece göz okuması, kelime taraması yaptığını gösterir ki bu klinik bir vak'adır. Olsun birkaç kelime hesabı ile Akif’e benzemek de güzel. Şiire genel bir çerçeve çizmektense, her şiire kendi çerçevesinden bakmak daha kucaklayıcı olmaz mı? Bir dizi filmi sinema mantığı ile tenkit etmek, bir çizgi filmi belgesel diliyle değerlendirmek mümkün mü? Ortada bir destan varsa, ona okunup gülünecek fıkra mantığı ile bakmanın keyfiyeti ne ola? Safahat sadeleşince mi herkes anlayacak onu? Benim gibi düşünür, benim gibi yazarsan düşüncelerine katılırım oyunundan başka nedir ki bu? En basit, en sade haliyle dile getiriyorum kendi mi ama beni anlayan yok hala. Akif’i kim anlamak istiyor ki? Batı dilinden okunan her Batılı anlaşılıyor, bir kirli tercüme ile bütün Batı zihniyetinin sır kapıları aralanıyor da Akif’e gelince dil sorunu çıkıyor öyle mi? Geçelim bu yalanı? Kelimelere takılmadan düşüncenin kanatlarına dokunabilecek kaç zihin kaldı aramızda? Entelektüel dili denilince yılan dili gibi tıslayan bir dil geliyor aklıma. Isıracak, kanatacak bir şeyler arayan… Ben Ebu Cehil dili diyorum ona. O da kendi zamanının entelektüeli. Asıl bilgiyi bir türlü göremeyince şahsında bütün cahillerin temsilcisi oldu. Batı’nın her şeyinin iyi, doğru, güzel ve önemli olduğunu söylerken o dili kullanıyor entellerimiz ama ne Batı’yı ne de Doğu’yu biliyorlar. ‘’Tarihi şiir’’ ne demek anlamadım. Böyle bir tamlamayı bile ilk defa duyuyorum. Şiirin tarihini okudum, onu anlatmaya çalışıyorum yıllardır, anlayamadım, zihnim dondu bir anda… Bunu arayacağım ama şu ana kadar hiçbir şiirden tek şey öğrenmediğimden eminim, hiçbir şiirimde de bir şey öğretmek geçmedi aklımdan. Bir şey öğretmek istersem onları yazarım, şu anda olduğu gibi. Oysa her şiir bir şey hissettirme çabasını taşır öncelikle. Çanakkale’de neye ve kime karşı savaştıklarını bilmeyenler zaten o cephede değildiler. Kendi inlerinde savaşın bitmesini, hayatlarından emin olmayı bekliyordular. Öyle de oldu, sonra ortaya çıktılar ve kahramanlar toprak altında olunca kahramanlığı onlar sahiplendiler. Entelektüel ağızlarla edebiyat yapmaya başladılar ve yapmaya da devam ediyorlar. Cepheye bir medrese, bir Darü’l-Fünun gömen milletin çocuklarını cahiller ordusu olarak görenler de onlar arasından çıktı. Bütün Türk tarihinin komutanları ve onların kahraman subayları ile bütün bu liderlere inanmış bir halkın zaferlerini aynı mantıkla ele alırsak bu Batılı bir zihniyetle bilimsel bir yorum oluyor öyle mi? Alp Arslan, Fatih, Yavuz, Kanuni ve bütün bir Osmanlının komutan ve subayları ne yaptıklarını, kiminle niçin savaştıklarını bilmiyordular. Onlar öl diyordu askerlerine, onlar da ölüme yürüyordu. Her şeyi kendi nefsi için kullanan birileri, hiçbir şeyden haberi olmayanlarla destanlar yazıyorlar. Demek ki bütün bu insanlar emperyalizmin anlamını bilselerdi, şimdi dünyada ne bu kelimeden ne de onun temsilcilerinden bir iz bırakmayacaklardı. Turistik seyahat tabiriyle geçmişe bakanlar her gün her saat kendi ideolojilerinin kitaplarına seyahat yapar, o kitapların sahiplerini de kendi dinlerinin peygamberi olarak görürler. Bu onların Hak dini oluyor, karşı tarafınki de ortaçağın dünya görüşü, hurafe… Batı bir realite olarak ortada. Kimsenin onu inkar ettiği yok. Yalnız yüz yıllık bir geçmişi olan bu realiteyi ondan öncesi ve yüz yıl sonrası ile düşünmek daha kayda değer bilgiler içerir. Başını alıp giden bir medeniyetin başını sokacak yer araması da kendi realitesi içinde geleceğini arıyor. Lise ağzıyla konuşmayı basit görenler tarihe ve medeniyete bu kadar dar bir açıdan bakmamalı. Batı medeniyetinin bütün getirilerini ballandıra ballandıra konuşurken onun insanlıktan götüren yanlarını ondan bilmemek batıyı başından değil kıçından anlamaktır. Küfür devrini geçiren, nifak devrini yaşayan ve riya devrine ulaşan bir millet tarih ve edebiyatı ile dostluk temelinde bir anlaşmaya varamayınca her şey tenkidin konusu oldu. Bu riya devri de kapanır bir gün. Karanlık bir tüneldeyiz ama ucu aydınlık. Tohum toprağa düşeceği günü bekliyor. Anahtar deliğinden değil, tarihe bir büyük pencereden bakmak geldi içimden….

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta