Ören yerlerinde, taş taş üstünde.
Suskun sütunlar, solgun freskler.
Tapınaklar, dikilitaşlar...
Bir devrin kalp atışıdır sanki.
Kabartmalar, küçük el aletleri.
Hepsi insanlığın mirası, sessiz tanıkları.
Zamanın ellerinde yoğrulmuş.
Bir medeniyetin yankısıdır onlar.
Denizin koynundan çıkan amforalar.
Bir zamanlar, şarap doluydu içleri.
Kırık tekne kalıntıları.
İçinde aşkın, ticaretin izleri.
Altınlar, gümüşler ve ziynet eşyaları.
Kimbilir, hangi kraliçenin bedenini süsledi.
Hangi kralın tacı oldular.
Hepsi geçmişin nefesidir aslında.
Yüzyıllar ötesinden seslenir bize.
Bir halkın, inancın, umudun diliyle.
Küçücük bir insan heykeli.
Koca bir tarihi haykırır sessizce.
Dokununca, sanki ışınlanır insan.
O eski çağların, sıcak rüzgârına.
Oklar, kargılar, savaş aletleri...
Kim bilir, hangi ellerde, hangi korkularda?
Antik tiyatrolarda yankılanan sesler.
Hâlâ dolanır, taş sahnelerde.
Alkışları duyar insan orada.
Gülüşleri, hüzünleri, duaları...
Çağlar ötesinden gelen bu izler.
Büyüleyici ve ibretlik kalıntılar.
Tarihin değil yalnızca.
İnsanlığın ortak mirasıdır...
Mesut Yüksel
Kayıt Tarihi : 7.12.2025 00:10:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!