Tarihin Hikayeleri Şiiri - Muzaffer Taşd ...

Rüya desem diyemem, bir serap diyor,
Rüya insanın yaşadığını anlatan esrar,
Bu esrar yaşanan makamda bilgi demektir,
Habere dönüşmüş bilgidir tasdik edilen.
Serabım benim. Serabım; atlılar, atlılar,
Önden giden arttan giden meçhul atlılar.
Dişi bir kurdun peşindeyim Ergenekon’da,
Yanıbaşımda bir zat var kızıl saçaklı sarık,
Yeşil değil Kıbrıs, Çanakkale’de, Kocatepe’de,
Görülmemiş bir sarık tarihi islamiyede.
Bir yanımda ışık ordularından, Altınordu’dan,
Tunceli’den ki vurunca oturtulmuş muhkem,
Kavi bir özgürlükten melek, Cebrail değil,
Taksim’de bir tarlasında İstanbul’un geziyorum,
Maymunlar sarmaşıklardan divaneye atlıyor,
Yarabantı, dikişler, neşter ve kesişler özgürlüğe,
Elimde patlayan Molotof evrensel kardeşliğe(!)
Birkaç yobaz düşman polis, silahları susmuş,
Okyanusta su üstü taş yüzdürüyor çocuklar,
Panzerler köpek uykusunda tekerlekler havada,
Kızıl duman, Karaduman, kimyasal havası var,
Gez göz arpacık hedef ben, sırça köşelerden,
Mekândan, zamandan Yusuf’un zindanlarından,
Göksu’da, Gazi’de Fatih’te, Süleymaniye’de,
Demir paletleriyle tanklar vals yapıyor,
Furuattan sıyrılmış nedimeler şarap taşıyor,
Demokrasi bayramı var yüz atmış ülkeden,
Sınırları bir tekmeyle indirmişiz, dershanelere,
Dünya yeni Kralı bekliyor, Fatih Han mutsuz,
Orhan mutsuz, Süleyman mutsuz, Osman mutsuz,
Orhan, Yavuz Han mutsuz, Abdülhamit mutsuz,
Mehmet Akif’le İkbal tef çalıyor zennelere,
Sultan Vahdettin bir kere daha ölmüş,
Bir gurbette (!) diri var, bir gurbette ölü,
Seyit onbaşı otoriteden ses gelmeyince,
Felçli olmuş kaldıramıyor beş okka nevaleyi.
Alamut’tan selam var, neşe var, şevk var divanelere,
Evriminden numunelerini seyrediyor Darwin,
Marks kızıl sarıklı Hoca’nın gözünü öpüyor,
Öperken gözü çıkıyor, demirden heykellerin,
Mumdan numuneleri ve kırılan cam gözlerde,
Tarihin Allahsız efsaneleri, hikâyeleri, hikâyeleri.