Bir konu anlatımı yaşanan gerçek travmadan benzetili sözcüklerle dramatikleştirilir. Bir ironi ye dönüşür. Bu anlatım dinsel terminolojilere de geçmiştir. Örneğin cehennem günahkarları yemekle doymazmış ta; “daha yok mu?” Yoksa “BEN BENİ YİYECEĞİM” dermiş! İşte öğle zamanının sıcakları cehennemin bu tür öfke ile söylenmesinden ötürü öfkeden kopup gelen alevden bir nefesmiş!
Kolektif süreçten kolektif olmayan sömüren sürece doğru geçerken makas ve makas açılımı ile yaşanan dehşetin baskısını anlatan, bu aktarımlar ilk kes "tufan" diye söyleniyordu. Ya da çevirenler bu sözcüğü bize şimdiki tufan kavramımızla söylüyorlardı.
Oysa anlatılan tufan hikayelerinde söylenen tufan yerleri; bizim bildiğimiz tufanlarla örtüşmez. İlk tufan yerleri " ittifakı şölen içinde kazan kaynatılan tapınak yerler" diye geçiyordu ki bu tarihteki ilk kez gerçekleşen totem hafızaların silinmesi ile oluşan travma tufanlardı. İkinci tufanlar da Nuh’un (Ziusudra’nın) yaşadığı İlahi kolektif süreçten, ezen ve ezilenleri ortaya koyan özel mülkiyetli El sürecine geçişte yaşana şok travma süreçli tufanlardı.
Kazan kaynatılan yerler ilk buluşma ve ittifak yeri olan tapınaklardı. Her bir grup kendi canından kanında insan olan kişi kurbanları vermekle karşı gruba yediriyordu. Böylece kurban veren grup, kurban eti yedirdiği grubu kendi canı ve kendi kanında yapmakla totemi aitlik direncini kırıyorlar ittifakı ilahi sosyal aitliğini ortaya koyuyorlardı.
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta