Tanzimat Edebiyatı'ndan Bugüne Türk Şi ...

Hilal Erboyacı
140

ŞİİR


5

TAKİPÇİ

Tanzimat Edebiyatı'ndan Bugüne Türk Şiiri (6)

Cumhuriyet Dönemi Türk Şiiri -2-

Cumhuriyet Dönemi’nin topluluklarından biri de Yedi Meşalecilerdir. Cevdet Kudret, Yaşar Nabi Nayır, Kenan Hulusi, Muammer Lütfi, Ziya Osman Saba, Sabri Esat Siyavuşgil, Vasfi Mahir Kocatürk gibi isimlerden oluşan ve yeni bir anlayışla ortaya çıktıklarını iddia eden topluluk, Beş Hececiler’den farklı ve özgün bir anlayış geliştirmek adına ortaya çıkmışlarsa da önemli ve farklı bir adım atamamışlardır. Bu isimlerin çoğu şiirden uzaklaşmış, en kalıcı olan Ziya Osman Saba olmuştur.

Çözülen bir demetten indiler birer birer
Bırak yorgun başları bu taşlarda uyusun
Tutuşmuş ruhlarına bir damla gözyaşı sun
Bir sebile döküldü bembeyaz güvercinler
Ziya Osman Saba

Cumhuriyet Dönemi‘nin önemli isimlerinden biri de Necip Fazıl Kısakürek’tir. Şiirin mutlak gerçeği bulma işi olduğunu savunan şair Poetika’sında: ‘ Eşya ve hadiselerin bütün mantık yasaklarına rağmen, en mahcup, en nazik ve en hassas nahiyesini tutarak ve nispetlerini bularak mutlak hakikati arama işi …’diye ifade eder şiiri.

Necip Fazıl, eserlerinde İslam mistitizmini, Anadolu milliyetçiliğini işler. Hece veznine yeni bir ahenk ve kıvraklık katan şairlerimizden biridir. Onu diğer şairlerden ayıran en önemli özellik, felsefi, psikolojik, dini konuları kendine has bir üslupla işlemesidir.

Şiirimizde metafizik aleme çoğu kere dalınmış, dini, uhrevi konular işlenmiştir. Ancak Necip Fazıl’da gördüğümüz yaklaşım farklı bir özgünlük taşır.

Sen kaçan ürkek bir ceylansın dağda
Ben peşine düşmüş bir canavarım
İstersen dünyayı çağır imdada
Sen varsın dünyada bir de ben varım

Seni korkutacak geçtiğin yollar
Arkamdan gelecek hep ayak sesim
Sarıp vücudunu belirsiz kollar
Enseni yakacak ateş nefesim
Necip Fazıl Kısakürek

Şiirimiz,1940’lara kadar, gelenekten tamamen bağlarını koparmadan birtakım yenilikler peşinde varlığını sürdürür. Ancak 1940’tan sonra geleneği yıkıp, yeniden başlamak fikri ortaya atılır. Edebiyatımızda bu anlayışı, kendilerine ‘Garipçiler’ adı verilen Orhan Veli Kanık’ın öncülüğünü yaptığı Melih Cevdet Anday ve Oktay Rıfat Horozcu grubu yaygınlaştırırlar. Her şeye rağmen bu dönem şiirini hazırlayan 1930-1940 yılları arasındaki devinimler olmuştur.

Daha önce Cahit Sıtkı’da gördüğümüz, günlük dert ve sıkıntıları, ölümü, gençliği, mutluluğu işleyen, açık ve içten dizeler Garipçiler için bir başlangıçtır. Günlük, basit mutlulukların, başıboş, avare günlerin, meyhanelerin, kaçışların, hüznün, alayın, gelecek endişesinden uzak, günübirlik bir yaşamın ele alındığı konular, aynı serbestlikle biçimde de kendini gösterir. Vezin ve uyak’tan uzaklaşılır.

Büyük halk kitlelerinin anlayabileceği, çoğunluğun duygu ve düşüncelerine hitap eden, balıkçıların, manavların, alkoliklerin, Süleyman Efendilerin, vesikalı yarin şiirleri yazılmaya başlanır.Akla gelebilen her konu şiire alınır.Aynı nesle mensup,sonraki şairler, garipçilerin bu tavrından etkilendilerse de, şiirlerine kendine has bir kişilik kazandırırken ‘Garip’ anlayışını da olgunlaştırmayı başarırlar.

Şiirde bilinçaltına yönelen topluluk sürrealist bir anlayış sergilerler. Ancak daha sonra özellikle Melih Cevdet Anday ve Oktay Rıfat imgeci bir anlayışa yönelirler.

Hiçbir şeyden çekmedi dünyada
Nasırdan çektiği kadar
Hatta çirkin yaratıldığından bile
O kadar müteessir değildi
Kundurası vurmadığı zamanlarda
Anmazdı ama Allah’ın adını
Günahkar da sayılmazdı
Yazık oldu Süleyman Efendi’ye
Orhan Veli Kanık

Hilal Erboyacı
Kayıt Tarihi : 14.4.2010 23:37:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Hilal Erboyacı