Servet-i Fünûn Edebiyatı’nda Şiir
İkinci Tanzimat dönemi şair ve yazarlarından Recaizâde Mahmut Ekrem’in 1896’da çıkardığı Servet-i Fünûn Dergisi etrafında toplanan şair ve yazarlar, eski edebiyata karşı Batı’lı bir anlayış geliştirerek yeni edebiyatı savundular. Servet-i Fünûn (Edebiyat-ı Cedide) döneminin en önemli iki ismi Cenap Şehabettin ve Tevfik Fikret’tir.Gerek Cenap Şehabettin gerek Tevfik Fikret’te gördüğümüz melankoli ve marazilikte ülkenin geçirdiği siyasi ve sosyal buhranların etkisi büyüktür.
Tevfik Fikret’te gördüğümüz marazilik,meşrutiyet sonrasına kadar devam eder.Meşrutiyetten sonra görülen coşkunluğun etkisiyle marazilik ve melankoli yerini yeni konulara bırakır.Tevfik Fikret’te en özgün motif ‘insaniyetçilik’ motifidir.
Bir kudret-i külliye var ulvî ve münezzeh
Kudsî ve muallâ ona vicdanla inandım
Toprak vatanım,nev-i beşer milletim…İnsan
Şeytan da biziz,cin de,ne şeytan ne melek var ….Tevfik Fikret
Ahmet Hamdi Tanpınar,bu konuda şunları söyler:’’Fikret, bir devrin manevi tarihine kendi karakterinin mührünü basabilmek için en müsait şartları bulmuştur.Eserini vermeye başladığı zaman,edebiyatımız adeta bomboştu.Eski tarz, bir iki beyhude canlanma tecrübesine rağmen can çekişiyordu. Kendisinden evvel, yeniliği başaran neslin en kuvvetli şahsiyeti olan Namık Kemal ölmüş, yeri boş kalmış, Hâmid’le Recaizâde Ekrem eserlerini vermişler, yapacaklarını yapmışlardı.Kendisi ile işe başlayan diğer Servet-i Fünûn şairlerine gelince,onlar yeni bir eserin geniş bir tabaka tarafından derhal anlaşılması ve benimsenebilmesi için elzem olan ruh kudretinden ve büyük cazibeden mahrumdular.’’
Cenap Şehabettin ise Avrupa’da Fransız şiirini yakından tanır.Batı’da geçirdiği bu dönem,şiirinin yönünü belirlemiş, özellikle Sembolist şairlerin etkisiyle şiirde yeni bir çıkış yapmıştır.Cenap Şehabettin, daha sonra yanında Tevfik Fikret’i bulur.Her ikisinde de Sembolist şairlerin yanı sıra Parnas’ların etkisi büyüktür.Sembolizm’in musikisiyle Parnasizm’in kusursuzluğu şiirlerine yansır.Nazmı nesre yaklaştıran Servet-i Fünûn şairleri Türk dilini musikiye uygun bir şekilde kullanmışlardır. Tevfik Fikret’in şiirlerinde dış musiki, Cenap Şehabettin’in şiirlerine iç musiki hakimiyeti görülür.
Bir beyaz lerze bir dumanlı uçuş
Eşini gaip eyleyen bir kuş
gibi kar
Geçen eyyam-ı nev-baharı arar…..Cenap Şehabettin
Servet-i Fünûncuların en önemli özelliği şiirde konu bütünlüğünü getirmiş olmalarıdır. İkinci Tanzimatçıların kullandığı Serbest Müstezat’ın yanı sıra Sone ve Terza Rima gibi Batı’dan getirdikleri yeni bir şiir tarzının öncülüğünü yapmışlardır.Şiirlerinde aruz vezni konusunda ısrarlı bir tavır sergilerler.
Servet-i Fünûn Edebiyatı’nda belki de en çok eleştirilmesi gereken dildir.Birinci Tanzimat şair ve yazarlarının dilde başlattıkları sadeleşme çabası ne yazık ki bu dönemde şiirin halk için değil aydınlar için olduğu görüşüyle sekteye uğrar.Dil; Arapça,Farsça yepyeni sözcük ve terkiplerle daha da karmaşık hale getirilir. Cenap Şehabettin istediği şiiri yazabilmek için,yeni Arapça ve Farsça terkipler oluştururken Tevfik Fikret Cenap Şehabettin’e nazaran daha sade bir dil,sıcak ve sağlam sesle oluşturulan bir ahenk geliştirmiştir.Servet-i Fünûn şiirine üslup bakımından yeniliği, özgünlüğü, imaj ve sembolleri Cenap Şehabettin getirir.Batı’da Sembolistlerde görülen maddeye,eşyaya ruh verme bu dönemde şiirimize girer.
Servet-i Fünûn Şiiri, Tanzimat döneminin aşırı muhtevacılığına, üslup ve şekil endişesi içinde karşı koyar. Recaizâde Ekrem’in ‘’Her şey şiire konu olabilir.’’ görüşü benimsenir. Böylece insanı ilgilendiren her konu şiirlerinde işlenir.1908 Meşrutiyeti’nden sonra başlayan sosyal gerçeklik daha çok manzum hikaye tarzında uygulama alanı bulur.
-Bugün yine açız evlatlarım,diyordu peder
Bugün açız yine; lâkin yarın ümid ederim
Sular biraz daha sakinleşir…Ne çare,kader!
-Hayır,sular ne kadar coşkun olsa ben giderim
Diyordu oğlu,yarın sen biraz ninemle otur;
Zavallıcık yine kaç gündür işte hasta…
-Olur…………………Tevfik Fikret
Servet-i Fünûn,Hüseyin Cahit’in 1901 yılında yazdığı ‘’Edebiyat ve Hukuk’’ adlı makale nedeniyle kapatılır.1908’e kadar büyük bir suskunluk içine giren şairler,yeniden bir araya gelemeseler de varlıklarını devam ettirdiler.
Kayıt Tarihi : 3.3.2010 00:42:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!