Sen uyurken pembe düşlerinde
gizlice odana gelsem
Hiç kimse görmeden kimse bilmeden
Tanrı bile görmemezlikten gelse
ve girsem usulca senin cennetine.
Sonra diz çöküp başucunda
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Şiirde derin bir sevginin çaresiz anlatımı var şair Yaradanı baştan kabul etmiş zaten.Ben olsam beni sevmezdim demek çirkinliğe veya yetersizliğe bir özeleştiridir. Şairin inancının aksine sevdiği inanmayabilir Tanrıya buda ihtimal dahilindedir. Mükemmel bir şiir okudum şair dostumun derinliğini kutluyorum
hayatin isyan ve ozlemlerini dizelerde duygu yogunlugunda anlatmisiniz.noktalama isaretlerini cok kullanmisiniz siiriniz deki ses uyumunu bozuyor bence.kutlarim.
Sabah-akşam tanrılarına emanet edilen bir sevgili, tanrının çokca alet edildiği bir şiir ve tanrıya inanır mısın sorusu.Bence bu şiire tanrı bu denli karıştırılmasaydı, şiir herhalde daha güzel olacaktı.İnşaallah yanılıyorum ama, henüz şairin benliğinde tanrının tekliği yer bulamamış gibi.Onun için bizim inancımızı mı sınıyor acaba_? Umarım 'lailahe illallah' duygu ve inancı şairimizden uzak değildir.Sevgilerle...Enver Özçağlayan
kaleminize,emeğinize kutlarım .saygılar
çok beğendim çok...
Çook güzel bir şiir..Çok beğendim.Yüreğinize, kaleminize sağlık.saygılar..
Tanrı'ya İnanır mısın.
...Sen uyurken pembe düşlerinde,
gizlice odana gelsem...
Hiç kimse görmeden, hiç kimse bilmeden.
Tanrı o gece, görmemezlikten gelse,
Süzülsem usulca, varsam senin cennetine..
...Sonra diz çöküp başucunda...
sabaha kadar sana içimi döksem.
Anlatsam acılarımı, umut, umutsuzluklarımı...
Gözyaşlarımı sezdirmeden
Anlatsam pembe düşlerinde, sana kara sevdamı.
Çirkinliğimi anlatsam sana sen duymadan
Senin suçun yok, çirkin olan benim
suçsuzsun evet,
bende olsam beni sevmezdim..
Serçe parmağımdaki devleri koysam avuçlarına,
Kalbimdeki hançeri saçına toka,
gittiğimde seni korusunlar,
ki' sen korkma uykunda,
uyandığında.
Bir gül bırakıp gönül sepetimden
düşlerinin renginde
ve kızıl kalbimi yere...
Dönsem sonra huzur içinde
kendi cehennemime!
Hiç kimse görmeden, hiç kimse bilmeden,
sen bile.
Tanrı bir defa izin verse odana girsem gizlice.
....Ve sabah uyanıp gözlerini açtığında sen,
başucunda bir melek gözlerine düşse,
mahmur, uykulu, ırmak gözlerine...
Kızıla dönen gül ellerinde,
Kalbimi alıp yerden kalbine gömse.
...Ve Tanrısı o sabahın...
geceden bir sır verip
SENİ SEVDİĞİMİ söylese.
Tanrıya inanır mısın..?
Suat Uğurlu..
Tüm kalbimle!!!!çok çok güzeldi..!!!!!!!!!!!. teşekkürler paylaşımınız için...
...Ve Tanrısı o sabahın...
geceden bir sır verip
SENİ SEVDİĞİMİ söylese.
Tanrıya inanır mısın..?
Çok farklı,derin bir sevgi anlatımı.Kutlarım.Ant+tam puan.Saygılarımla
sahidim kudretten olsa..
kutlarim
namik cem
Kutluyorum tüm içtenliğimle ve tam puanımla..................Saniye Sarsılmaz
Bu şiir ile ilgili 12 tane yorum bulunmakta