Tanrı kurt dağlarnın intikamı

Sebahattin Kömürlü
820

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Tanrı kurt dağlarnın intikamı

intikam
alınıyordu
dallarda yapraklardan
yollarda
yolculardan

köylüye kurulan pusudan
intikam alıyorlardı
köylünün çoluğundan çocuğundan

yetmez dediler daha
dere kenarlarında söğüt ağaçlarından
göğe selam duran
kavak ağaçlarının uzunluğundan
intikam
intikam diye yol çıktıklarından
hızla uçurulan trenlerin
tepetaklak oluşundan
derin kuyulara gömülen madencilerin soyundan
intikam alıyorlardı Anadolu bozkırlarında yaşayan
yabanıl otlardan havuçlardan
sulak tarlalardan
kıraç topraklardan
attan eşekten arıdan
alıyorlardı intikamlarını
karılarının başlarına taktırdıkları çaputlardan
sonunda
selamda durdurmuşlardı karton kutuları
eşek arılarının vızırtılarından
yahut
bir öğlen sonrası kılınan namazların ardından
hükmediyorlardı
yere göğe tanrıya
Allah'ı
araç edip alçaklıklarına
saldıryorlardı toprağın damarlarında toprağın altında suya

alıyorlardı
intikamlarını
yargılarda
katillerinin beyanlarına tutuna tutuna
ilerde
ilerde diye diye
bir düşünce çirkefliği çıkardılar kamuoyu önüne
akşamlar boyu dizilerde
engerek yılanı gibi soku soku verdiler
en has duyguları
bir caniye çevirdiler
birden bire

hemen hemen
her tepenin üstüne
bir cami kurmakla övündüler
yetmedi
yetme imamları ve cübbeleriyle
kelepçe takdılar talebelerin bileklerine
ilim ve irfan diyen birine
demediklerini demedik bırakmamak için
utanmadan geçtiler kara tahtaların önüne

alıyorlardı intikamlarını
kahpe dölleri
hemen hemen her yerde
öyle yol göstericileri vardı ki bunların
koskoca bir meclisin açılışında bile
teslim ettiler o kutsal kürsüyü
emperyalizmin en tepesindeki pezenge
bu khpr
bu syszlr bile
bu lçklr
intikam alıyoruz diye satılmadık bir diken bile kalmasın diye
babalarını nemenem bir pç olduğu bilinmez ama
bu güzelim ülkenin değerlerini
peşkeş çektiler utanmadan emperyalizme

intikam
intikam diye
saldılar karılarını kızların pazar yerlerine
onların öpüşmeleri helaldi gavur dölleriyle
memleket insanına haram diye
tiksintiyle bakıyorlardı lçklr niye
diye diye
merak etmeyin
bilinen biliniyor
bilinmeyen
ne dense
anlaşılmıyordu bu devirde
öyle bir devşirildiler ki beyinleri
beyinlerde
düşünce diye
bir şey kalmadı birden
birden bire
ağlayı verdi ordunun başındaki bn

sanki
maymunlara atlamayı öğretiyorlardı
başbakan olmuş biri bile
kaldırdı elini
beş parmağının birini
kıvırdı içeriye
kalan dört parmağı ile
hedef gösterdi mısır diye
öle bir kız çocuğuna
ağlanır elbette her yerde
başına vurularak öldürülen gençlerimize
terörist diye bildi bn
kunnatmak için torununu
abd ye gönderdi
on gün öncesine
rezerve edildi uçaklar hastaneler
bu ne acele böyle
bir hain doğacak diye yer yüzüne
sanki seferberlik ilan edilmişti bu doğmadık pç
yer yarılsa girsek yerin dibine girsek
diyenler çoğaldı birdenbire
bu ne rezillikti böyle
her taşı bir yakut olan bu vatan
vatansızlara mı kalacaktı allahım
bunca insan isyana durdu durmadan
esen rüzgarların esintisinden
hatırlarız hatıralarımız vardı yaylalarda
tarlalarda ocakbaşlarında
harman orak aylarında
kızgın güneşlerin hatırasına
bir fotoğraf bile çektiremedik aslında
en büyük soru şuydu
nerede,
ne zaman yapıştı emperyalizmin kamburu sırtımızda
bu uşaklarıyla
devşirilmiş para babalarıyla
ve
üretim çarklarıyla
soydular bu güzel halkın emeğini
kestiler ekmeğini
zehirledi alçaklar
içtiğimiz suyu, yediğimiz meyveyi
artık uyanma vakti geldi.
ve mesele
mesele akp iktidarını devirmekse
bu rezil soytarı demedi mi
iktidarsızız diye
teslim etmedi mi ruhunun kökünü
emperyalizme
bu devşirme rum dölleri
tüm benliğiyle sizin diye
mektuplar döşemedi mi efendisine
mesele
gerçek olan meseledir
biline
gerçekse
bu memleket bu kadar kolay yutulamaz biline

ağustos 1073

Sebahattin Kömürlü
Kayıt Tarihi : 28.8.2013 08:27:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Sebahattin Kömürlü