En kötü hallerimden birindeyim,
Oradan yazıyorum, kuyularımın en dibinden,
Burada güneş yok, ışık yok,su, hayat yok,
Ama ben yinede inatla yazıyorum,
Hareketlerim sayesinde nefes alabilmek için.
Ne zaman düştüm buraya ne sebebten?
Tamda mevsimiydi ölümün,
İyi bir haberciydi,tüm mükemmeliğiyle güz çanları çalıyordu.
Hastalığın yalandandı,gitmek istiyordun o tarafa,
hepsi buydu,basitti,,
Kanatlarını hazırlamıştı tanrı çok önceden,
Sırma saçlar gibi iyi taranmış kanatlarını,
Bütün o büyük acılarımı anlatan yaslı şiirlerim sustu,
Kavradım kırbaç değdi değdi sonunda tenime kendi derisini verdi.
Başardım. yok yere havlayan zelil köpeklerin sesi artık gün boyu kulaklarıma gelmiyor,
Fırtına esti esti sonra bana göstermeden önce dişlerini sessiz ol dedi,
Bilge ruhum küsme eğer küsersen tekrar konuşmak için sebebin olur dedi.
Sadece gör; bil ve asla neden deme çünkü insan denen mahluk işte böyle.
Yapmam gerekeni yaptım parçaladım.
Eninde sonunda yapacağımı eninde sonunda yaptım.
Gittim… Kuyuya attım. Kuyuya düştüm.
Yenildim. Kendimi yendim. Onu yendim.
Düşler kurduranımı öldürdüm.
Gözlerimi gökyüzüne diktim, Tanrıya yaptım dedim.
Bu biçimsizlik,
Bu sefalet,
olmayacak,
bütün oyuncaklar kırıldı,
oyuna başlamak yeniden imkansız.
Pişmansın ve üzgünsün,buda belki.
Hiç kimseye, hiç bir şeye değmedi.
Kimse şimdi bakmasın taş attığım kuyuya.
Sırtınızı dönün ve gidin, kırbacım yerde kalsın.
Korkmadan gidin üstelik, ben kusursuz aydınlanışıma aşığım.
Yerle bir olmadım, düşmedim.
Kan getirmedim, bıçak çekmedim bu sefer.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!