Bazı şeyleri tanımadan da sevebilir insan...
Mesela bir çayı;
İçmeden de sevebilirsin...
O demlendikçe, kalbin de demlenir,
Rengiyle başlar içini ısıtmaya,
Üzerindeki buharıyla eşlik eder nefesine,
Farkında değilsindir ama hemdem oluveririsin bir bardak çayla...
Sonra...
Mesela bir defteri;
Görür görmez kalbinden deftere bir yol çiziliverir...
Daha yazmadan kalbinin mürekkebi akmıştır sayfalarına.
Dert ortağın olur senin...
Paylaştıkça paylaşasın, yazdıkça yazasın gelir...
Mesela bir kalemi;
Önce rengiyle mest eder seni.
İşte bu, dersin.
Kalbimin telini titreteceğim,
Defterimi harf harf işleyeceğim kalem, işte bu...
Sonra bir kitabı mesela;
Daha okumadan sevmeye başlayabilirsin;
Kapağının sıcaklığı, renklerinin ahengiyle,
Sanki yıllar öncesinden tanışmış;
Ancak bu sebepler dünyasında yolları ayrı düşmüş
Ve yine aynı sebepler dünyasında karşılaşan iki dost gibi...
Evet bu kitabı okumalıyım, dersin.
Kendinden bir şeyler bulacaksındır o sayfalarda
Bilmezsin ama çoktan hissetmeye başlamışsındır.
Kalbinin sesini dinler ve hislerinin peşinden gidersin...
Ve bir insanı;
Görmeden, tanımadan da sevebilirsin.
Okuduklarıyla, yazdıklarıyla seversin.
Yüreğini yüreğine yakın hissedersin...
Hatta yıllarca tanısan ancak bu kadar sevebilirsin belki de...
Hem tanışıklık dediğimiz nedir ki?
Etten kemikten bedenlerin birbirini tanıması mı?
Aslolan, suretten önce yüreklerin tanışmasıdır...
Öyledir bazı tanışıklıklar çok eskilere dayanır...
Zehra Çavdaroğlu
Kayıt Tarihi : 24.11.2017 04:01:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!