Dans eden iki çocuk
Yüzlerinde güneşin tatlı kızgınlığı
Caz gecenin kalbinde kıpırdıyorken
Taşıyorlar tahterevallinin dengesini
On yıl önce geldiği bu güney kasabasında kalmış.
Seyrelmiş sarı saçları ve bakımsız sakalıyla
Vahşi Batı’nın kötü adamlarını andırıyor Alman seyis.
İlk deneyimim olduğunu söyleyince,
‘en uysal atım’ dediği bir kır atı hazırlattırıyor,
Henüz ada olamamış bir kara parçasında
Seke seke giden bir herşeye açlık
Farklı iklimlerin anaforları arasında
Nisan yağmurlarıyla geldiğinde
Güney gözüyle bakılan yeşil yerlerde
Hepsini ikimiz için yaptım nedir sabahları erkenden kalktım akşamları erkenden yattım yazdığımı yırttım kasayı çöpe attım görüntüyü gittim sattım harfleri kırdım ufaladım üfledim geçmişe giden oluktan şükür dedim şükür aklımı koruyan ruhuna ruhumu koruyan aklına herşeye değer dedim yalnızlığın kırbacı develerin kırbasındaki acı su yeter ki sen
Selesindeki zeytine baktım karşımdaki hayalin gerçek çökeldi içimde senin tahminin benim doğrum oldu zamanla sağaldım zamanla doğruldum kaygan bir hayvan gibi dirildi kimlik sen uzun tülbentler serdin suyuma sen uzun döndün yörüngesinde beni yapan boşluğun aklımın kalanını muhafaza ettin sarı bir denizde kırılmıştı filikam
Şimdi sarılıyorum bizden artan pamuğa ufukta kalan kızıl bir çadır gibi uğulduyor geçmiş sıyrılırken sesler zencefil kokulu koridorlarda ıslak bir havluyu seriyorum usulca tüten bir köknarın üstüne dağılıyor sendeleyen nar kızlar misket yuvarlıyor olağandışı bir enlemde buz topluyor hava uzaklarda zefiranlı bir suya batırıyor hafızamız silik ayaklarını...
Bulanık bir gökyüzü zamanıydı.
Temmuzun ortasında, kuzeyde, çok kuzeyde,
Kapıları tekmeleyen ve Birinci Dünya’nın
Kitabına küfreden bir yalnızlık karşımdaydı:
Hafızası tahminimden çok sağlam
Tahminî ömrü hafızamdan zayıf.
teyzem omurgası kırık bir hayaldi
kirli sarı kanepede oturan
son günlerinde
cevapsız bir soru işaretiydi
ilk hamburgerimi getiren peygamber
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!