Gecenin kıyısında seni yıldızlar ve
Takvimler boyu gezdiriyorum Tamara
Kandili söndür, sussun hele çakallar
Bizim masalımız dokunur çocuklara.
Su ve ateş yan yana
Yana yana çürüyor, kül dağılıyor
Atom parcacıkları kuş yuvalarına.
Zaman, ışık hızıyla geçiyor sevinçlerin ülkesinden
Keskin çizikler bırakıyor sırtımda rüzgâr
Yaramı kumlarla örtüp boğuluyorum
Uzak suların yandığı akşamlarda
Günler ki kuyuya atılmış; incinen ve
Örselenen birer Yusuf’tur yokluğunda.
Ayıklanmış ayaklanmışların terk ettiği bu kentlerde
Entrikalar içinde elektriksiz yaşıyorum Tamara
Varsın oryantal yılanlar deri değiştirsin
Riyakâr baykuşlar avuçsuz bıraksın falcıları
Yazgımız belli; kandilsiz ve pusulasız
Ölümü yüklenerek, türküler mırıldanarak
Geceyi takip eden gün gibi
Geleceğim sana.
Serseri zamanların kurşun tiryakiliğinde. son.
Bol nikotin, keşmekeş ve yalan içinde mahşer günü
Hizalanmış ömürler arasında seni bulamam
Kısrak bedenlim, çöl dudaklım; biliyorsun
Tükenen anlamların sessiz imalarıyla doluyuz
Sen vahşi kalıyorsun biraz, kayalıklarda zambaklar
Ben yasağı; yasa boğduğum için günahkar, eşkiya
Birkaç çapulcudan birisi, baldırı çıplak.
Bizler, hiç kimseye benzemiyoruz
Kekeme ağıtlara bu hikâye sığmaz Tamara
Uyrukların uygunsuz naraları ürkütür serçeleri
Birbirine eklemlenir yollar, kentler devrilir
Katlimiz vaciptir artık, gerisi hezeyan.
Ben öldükçe rahmine al beni, doğur; çünkü
Bizimiz masalımız dokunur çocuklara.
Kayıt Tarihi : 11.10.2007 01:22:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (4)