Uykuyla uyanıklık arasında, hüzün tanrıçası Mara’nın avucunda, kalbi sıkı sıkı kuşatılmış, özgürlüğü doğmadan elinden alınmış, yırtık heybesi ayrılık ve yalnızlıkla yamalanmış, boynu bükük bir durumdayım..
İstesem gidemeyeceğim, ne olduğunu bilemeyeceğim mutluluk denen rüyanın çok uzağındayım..
İstila edilmiş, hatıraları yağmalanmış konakların, taş bakışlı yabanilerden ürkmüş sokakların, meydansız ve pazarsız bırakılmış yarı aç, yarı tok mahallelerin, ateşe verilmiş beyaz leçekli vakur şehirlerin, inkara sürüklenmiş haysiyetlerin, unutturulmaya çalışılmış dillerin, evlat acısıyla taşa dönüşmüş Niobelerin kucağındayım..
Hüzün perileri, ağıda ağıt yakan dilleri, yasa yas katan sözleri, uykuları kaçıran ninnileri, olanca heybetleriyle Machu Picchu’dan, Tikal’e, Kartaca’dan, Persepolis’e her yeri, yaka yaka, yıka yıka ilerliyorlar..
Bir kız kardan hafif adımlarıyla yürüyüp geçti hayal içinde
Arkadaşlarımı düşündüm, sevgili şeyleri
Sanki her şey bizimle var ve bizimle olacak
Şarkılar çaldı odalarda
Bütün insanları sevmek gerektiğini düşündüm
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta