Adı: Bilaloğlu.
Köyünün adına benziyordu.
Bu yüzden hep diline dolanıyordu.
Baloğlu – Bilaloğlu
Batıya gidenler oradan geçiyordu.
Doksan üç mayısında aniden şöhret oldu.
Sultanlar şehri. Namı diğer: Yeşil Bursa.
Burada buluşmuşlar, tarih ile doğa.
Toprağında metfun nice nice evliya.
Bu yüzdendir, üstündeki manevi hava.
Muhammed Zahit koktu ile Molla Fenari.
RÜYA
Dün gece bir rüya gördüm.
Rüyamda çocukluğuma döndüm.
Oynadım-yoruldum, ağladım – güldüm…
Rüyayı üç sene sürdürdüm!
Bu ben miyim diyorum bazen kendi kendime.
Bazen bir alem oluyorum, sığmıyor içim içime.
Bazen karşı çıkıyorum, olmaz diyorum nefsime.
Kimi zaman da oyuncak oluyorum nefsime.
Bir ben tanıyorum bende.
Her zamankinden farklı bir gündü…
Hep gülen gözlerin o gün üzgündü…
Sevgi dolu sözlerin suskun küskündü…
Açıktı hüznün ve bakışların süzgündü…
“Sen de bir hal var, söyle, nedir kederin? ” Dedim.
Anne, sen gittin ya Güneş bizleri unuttu.
Anne, sen gittin ya hatıralar coştu da coştu.
Sen aramızdan ayrıldın ya gülmeler unutuldu.
Senin ayrılığına gökler bile günlerce yas tuttu.
Yıllarca sıfır değersizdir demişlerdi bize.
Günler sıfıra inince hasret gelecek dize.
Sıfır nihayet kavuşmak demek ise; sizlere,
Zaman, yetmişli yılların son çeyreğini gösteriyordu.
Gökyüzünde bulutlar kızılımsı bir hal alıyordu.
Güneş, vitesi boşa atmış, akşam oluyordu.
Çıkagelen adamın öfkesi gözlerinden okunuyordu.
Avazı çıktığı kadar bağırıyor bağırıyordu...
Halil amca bizleri severdi.
Hem akrabamız bile değildi.
“İyiler fazla yaşamaz” derlerdi.
Acaba bu söz gerçek miydi?
Bir kaza kurşununa kurban gittiğinde
Yaşı elli bile değildi.
İnsanlık mı dediniz, Allah rahmet eylesin, ölmüş.
Cani anne ekranlara çıkıp timsah gözyaşı dökmüş.
Çocuğun tek suçu; annesinin günahını görmekmiş.
Bu yüzden garibim, annesi tarafından katledilmiş.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!