Talim Terbiye Şiiri - Yorumlar

Necati Ocakcı
283

ŞİİR


8

TAKİPÇİ

Talim- terbiyede, sınıfta kaldık
Yaz-boz tahtasını, geçti mübarek
“Onluk sistem” çöktü, “yüzlüğe” daldık
Puanlar notları, biçti mübarek.

“Kur sistemi’yle” tanıştık bir gün
Kalanlar okuldan, oldular sürgün

Tamamını Oku
  • Ozan Sentezi
    Ozan Sentezi 07.09.2008 - 00:49

    Duyarlı yüreğin ortaya koyduğu yanlışlıkları aynen onalıyorum Şiirselliğini kutluyorum inşallah tey elden layık olduğumuz bir eğitim sistemine kavuşuruz.Gönül dolusu selam ve muhabbetlerimle

    Cevap Yaz
  • Şahin Yılmaz
    Şahin Yılmaz 07.09.2008 - 00:46

    Ne güzel anlatmışsınız üstad eğitim politikasızlığımızı. Elleriniz dert görmesin.
    Selamlarımla.

    Cevap Yaz
  • Hatice Katran
    Hatice Katran 07.09.2008 - 00:26

    Hükümet kanadında ve bürokraside, derin anlamlar içeren çok önemli bir gelişme bu. İki husus anlamını gösteriyor. Evvelâ eğitimin beyni, kurmay merkezi olan Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı müsteşarlık düzeyinde çok kritik bir kurumdur. İkincisi, Ziya Selçuk bu kurumun başına bugüne kadar geçmiş çok parlak, nadir beyinlerden biri idi. Üstelik eğitim sisteminin içinde bulunduğu acıklı şartlar dikkate alınırsa, Selçuk'un başkanlığı Türkiye için gerçekten bir şanstı. Bu yüzden bu istifayı yarım düzine bakanın veya müsteşarın istifasından daha önemli bir gelişme olarak görmek, yerinde olacaktır.


    Ziya Selçuk, 'her sene ürünün sıfır olduğu bir iş niye yapılır?' sorusuyla, eğitim sistemini 'kral çıplak' diyerek sorgulamış bir eğitimciydi. Uzmanlık alanı durduğu yeri de gösteriyor. Modern eğitim sistemi, fabrikasyon üretim mantığı ile sıralara dizili oturan öğrencilerin hepsini birbirinin kopyası görür. Aradaki zekâ düzeyi, zekâ türü ve kişilik farkları yok farz edilerek herkese aynı müfredat, aynı yöntemlerle öğretilir. 'Çoklu zekâ' üzerine uzman olan Ziya Selçuk, farklı zekâ türleri için (sosyal zekâ, matematik zekâsı, sanat zekâsı vs. gibi) farklı eğitim ortamlarını birlikte sunan bir sistem düşüncesine sahipti. Uygulanmakta olan psikometrik ve kognitif eğitim sistemlerine karşı bu sistem yaratıcılığa ve yeteneklerin geliştirilmesine fırsat veriyordu. Ziya Selçuk'un, eğitim sistemine radikal eleştirileri vardı. 'Radikal eleştiri' sözü, az-buçuk işleyen sistemler için rahatsız edici bulunabilir; ama sıfırı tüketmiş eğitim alanında ihtiyacımız olan tam da budur. Bilim adına, 19 yüzyıl paradigmaları ile yaşayan, Cumhuriyet kurulduğundan beri hiç reformdan geçirilmeyen eğitim sistemimiz için 'köklü' değişiklikler gerekiyordu. Selçuk bu işin ehliydi.


    Eğitim, ideolojilerin, siyasî kutupların savaş alanı olmanın dışına çıkamadı. Savaş şartlarında da kimse reformu göze alamayacağı için köhnemiş statüko ahtapot gibi yeniliğin gireceği her alanı tıkadı. Selçuk'un 'Kemalizm eğitimin yapı taşı olamaz' sözüne Kemalistler bile itiraz edemedi. Çünkü bu söz, eğitimin bir ideolojinin nesnesi olamayacağı gerekçesine dayanıyordu. Bilime ideolojilerle yaklaşırsanız sonuçta ortada bilim diye bir şey kalmaz. İdeolojilerin sizi götürebileceği yere kadar gider, sonra da 'niye geri kaldık?' sorusunun cevabını aramak için bir yığın tüketici 'ideolojik' tartışmanın içine girersiniz.


    Eğitim sektörünün yeteneksiz bir bürokrasiye sahip olduğu ortada. Yeteneksizliğin egemen olduğu yerde yetenek sahiplerinin yaşama şansı olmaz. Zira yeteneksizler, varlıklarını tehdit eden yetenek sahiplerinin işini bitirme konusunda çok yeteneklidir. Bürokrasi her zaman kendi örgütsel çıkarını koruma ve sürdürme konusunda olağanüstü beceriklidir. Eğitimin tarafları da maalesef bu köhnemiş bürokrasiyi sürdürmeye katkıda bulunuyor. Eğitimi ideolojik savaş alanı olarak görenler sadece bir hakimiyet savaşı veriyor. Siyasetçi, Ziya Selçuk'un istifa gerekçesinde söylediği gibi eş-dost-akraba ve hemşeri gayreti ile elindeki gücü kullanıyor. Çıkar sahipleri, dershane piyasasının hakimleri ise köhnemiş statükoyu desteklemek için bürokrasiye el veriyor, böylelikle çıkarlarını koruyor. Bürokrasinin derdi eğitimi adam etmek değil, statülerini ve ayrıcalıklarını korumak olduğu için, bakanlarının akrabalarına ve hemşerilerine saygıda kusur etmeyerek yerlerinde kalıyor. Millî Eğitim Bakanı da, hemşerilerinin işleriyle uğraşmaktan zaman bulamadığı eğitim alanında, tek parti iktidarının hemen her reform teşebbüsünde yaşadığı fiyaskoyu, muhalefetin direncine bağlayarak rahatlıyor. Olan, Türkiye'nin geleceğine, pırıl pırıl gençlerine, topyekun umutlarımıza oluyor.

    Eğitimin kaderine bu denli yön veren bu kurumun mükemmel işlemesi lazım. Talim Terbiye’de liyakat ile ilgili problem var. Kurul, her ne kadar bakanlar üstü bir konumda olsa da eski Başkan Karagözoğlu’nun dediği gibi tabii ki Bakan’ın sözünü geçeribileceği, işini yaptıracağı kişilerle doldurulmak istenecektir. Bu da yapılıyor şu anda. İsmi lazım değil, bir zamanlar bakanlık yapmış birinin kardeşi Bakan’ın talimatıyla şu anda Başkan gibi davranıyor.

    Talim Terbiye’de bir şeyler oluyor. Birileri birilerinin rolünü çalıyor. Asıl konuşması gerekenler susuyor, sabırla bekliyor, belki de farklı savaşlar veriyor. Ama, çatlaklar bir gün daha da büyür ve konuşması gerekenler konuşursa o zaman gerçekler ortaya çıkacak. Bu da pek uzak değil.

    . Benzer bir başka şiirde ebeveyn-çocuk çatışmasına bir de öğretmen-çocuk çatışması eklenir:

    Annem bana diyor ki:

    -Yemeğini yedin mi Oya?

    Elbette yiyeceğim,

    Aç mı kalacaktım yani!

    Babam bana diyor ki:

    Düzelttin mi odanı da?

    Elbette düzelteceğim,

    Pasaklı kız mıyım sanki?

    Öğretmenim diyor ki:

    -Dersine çalıştın mı Oya?

    Elbette çalışacağım,

    Okulda işim ne yoksa?

    Kimse sormuyor bana:

    -Oyun oynamak istiyor musun?

    -Bebek alalım mı sana?

    -Luna Park’a gidelim mi Oya?

    Benim önce bunlara,

    İhtiyacım var oysa.


    . Eğitim, eğitilen kişinin duygu, düşünce, gereksinme ve sorunlarını türlü araçlarla anlatabilmesi için ona iletişim yeterliliği kazandırmalıdır.

    2. Eğitim eğitilenin, demokratik yaşayışın gerektirdiği biçimde toplumsallaşabilmesi, diğer insanlarla olumlu ilişkiler kurabilmesi, ortak amaçlar
    için birlikte çalışabilmesi için ona, işbirliği yeterliliği kazandırmalıdır.

    3. Eğitim, eğitilenin sorunlarını çözebilmesi için gereken bilgiyi toplayabilmesi, becerileri kazanabilmesi, sorunlarına olumlu ve yapıcı bir tutumla
    savaş açabilmesi için ona öğrenme ve araştırma yeterliliği kazandırmalıdır.

    4. Eğitim eğitilenin kendi bedenine bakabilmesi, onu koruyabilmesi, çevre sağlığı için gerekenleri yapabilmesi, başkalarının sağlığını tehlikeye atmaması
    için ona sağlıklı yaşama yeterliliği kazandırmalıdır.

    5. Eğitim, eğitilenin kendine ve topluma hizmet edebilmesinde temel öge olan bir mesleği seçebilmesi, mesleği başarıyla yürütebilmesi, kazandıklarını
    tutumlu olarak kullanabilmesi, yurt zenginliğini kendi mesleği içinde değerlendirebilmesi için ona üretim yeterliliği kazandırmalıdır.

    Bu amaçların gerçekleştirilmesini sağlayacak dersler ve derslerin konuları eğitimin türüne göre değişebilir. Bunların neler olacağı eğitim programlarında
    gösterilir.

    Süreç, sözlüklerde oluşum yoluyla, bir halden diğer hale geçerek ortaya çıkan şey olarak tanımlanmaktadır. Süreç, değişim içinde olan bir nesnenin, olayın,
    düşüncenin, belli bir düzen için bir amaca doğru gelişmesini anlatmak amacıyla kullanılan bir kavramdır. Eğitmek eylemi, sürekli değiştirmek eylemidir.
    Eğitilen kimse, bir amaca doğru sürekli olarak değiştirilmeye çalışılır.

    Eğitim bireyi geliştirdiği oranda ülkenin kültürel, sosyal ve ekonomik kalkınmasını da gerçekleştirdiği için güçlü bir araç olarak kabul edilmektedir.
    Eğitim bireyi ve ulusu kalkındırdığı ölçüde önem kazanmaktadır.

    Ünlü İngiliz iktisatçı ' Adam Smith' in güzel bir sözü var,
    ' Demiryollarının % 5 ' i demirse % 95' i İNSAN dır.

    EĞİTİMİN ÖNEMİ

    ARTARAK SÜRECEKTİR

    İnsanlık, geleceğe umutlar taşıyan değişimle, geçmişten haberler getiren tarihin buluştuğu 01 Ocak 2000 tarihinde yeni bir yüzyıla başlarken üçüncü binyıla da merhaba dedi.

    Bu tarihî buluşma, yaşlı dünyamız açısından eski bir yüzyılın bittiği, yeni bir yüzyılın başladığı sıradan bir takvim değişikliği gibi görünse de bugüne ulaşan herkes tarafından böyle algılanmamış, yeni yüzyıl, bütün ülkelerce diğer yüzyıllardan farklı bir yorumla karşılanmış, gösterişli törenlerle kutlanmıştır. 21. yüzyıla girişimiz sırasındaki bu gösterişli karşılamada, üçüncü binyıla girmenin de etkili olduğu bilinmekle birlikte, yeni yüzyıla gösterilen bu ayrıcalığın insanlığın geleceğe ilişkin güven ve beklentilerinin farklılığından kaynaklandığını söylemek de mümkündür. Zira Stefan Zweig'in (1881-1942) geçen yüzyılın ilk on yılı için söylediği, 'Bizler yeni bir gündoğuşu kızıllığını gördüğümüzü sanıyorduk. Oysa bu kızıllık, yaklaşmakta olan yangının uzaktan vuran alevleriydi.' sözleri ve bu tarihî tespiti izleyen iki dünya savaşı insanlığın belleklerinden henüz silinmemişken yeni bir yüzyıl başladı.

    Onun içindir ki insanlık, geçmişten aldığı dersle; kavganın yerine barışın, sefaletin yerine refahın, sömürgeciliğin yerine paylaşımın, köleliğin yerine özgürlüğün, cehaletin yerine bilginin, keyfî, monark ve totaliter sistemlerin yerine, hukukun ve demokrasinin egemen olduğu çağdaş bir dünya düzeninin özlemi içinde olmuş ve bu yolda büyük gayretler göstermiştir.

    Geçmişin deneyim ve birikimlerinin de ürünü olan bu büyük yönelimler 21. yüzyılın arifesindeki son on yılda umuda

    dönüşerek ivme kazanmış, ülkeler ve toplumlar; tarihin kaydetmediği hızda bilimsel ve teknolojik ilerlemelere, sınır tanımaz ekonomik ve sosyal gelişmelere, akıl almaz siyasal değişikliklere, beklenmedik sanatsal ve kültürel oluşumlara sahne olmuş ve 21. yüzyıl bu değişimin öne çıkardığı yenilik ve değerlerle başlamıştır.

    Ancak yeni yüzyılın değişen şartlarına ayak uydurabilmek, öne çıkardığı değerlere sahip çağdaş bir toplum olarak yaşayabilmek için, sadece okur-yazar olmak bile yeter sebep olmaktan çıkmıştır. Zira geçen yüzyılın son çeyreğinde meydana gelen hızlı değişim süreci, bireyleri ve toplumları kontrol edemedikleri yönelimlere sürüklemekte; böylece günümüzün ve geleceğin bilgi toplumu oluşmaktadır. Bu oluşum kişinin bir taraftan merkezî konuma gelmesini sağlarken, diğer taraftan demokratik sivil toplum örgütlerinin güçlenmesi, gönüllü kuruluşların etkinleşmesi, doğal çevremize yönelen tehditler sonucu yeni bir çevre bilincinin gelişmesi, öğrenmeyi öğrenmek, gibi yeni oluşum ve kavramları da beraberinde getirmektedir.

    Dolayısıyla 21. yüzyılda eğitimin önemi daha da artacaktır. Zira rekabete dayalı yeni dünya düzeninde eğitime en fazla yatırım yapan ve eğitilmiş insan gücüne sahip ülkeler avantaj sağlayacaktır. Böylece eğitim, her zaman olduğu gibi, insan davranışlarını değiştiren, insanların birbirleriyle ve toplumla ilişkilerini sağlayan bir araç olarak 21. yüzyılda da etkinliğini sürdürecektir


    yüreginiz dert görmesin tebrikler


    Cevap Yaz
  • Abdullah Ramazan
    Abdullah Ramazan 07.09.2008 - 00:20

    Hocam duyarlı yüreğinize sağlık,içimizdeki kanayan yaraya parmak basmışsınız,kaleminiz dert görmesin.bunun en çok sıkıntısını çeken bizleriz,umarım,yetkililer bizi duymuyorlarya ,şiirinizi okuma fırsatı bulurlar.saygılar sunuyor ,ellerinizden öpüyorum..saygılarımla..

    Cevap Yaz
  • Dinçer Demirel
    Dinçer Demirel 07.09.2008 - 00:17

    Milli Eğitimin millisi gitti,eğitimi bitti,geriye posasıyla,zili kaldı,geleceğe boş nesiller yetişiyor.
    Anlamlı ve güzel şiir,yüreğine sağlık,tebrikler 10

    Cevap Yaz
  • Halil Şakir Taşçıoğlu
    Halil Şakir Taşçıoğlu 07.09.2008 - 00:13

    Necati Bey bu işe şaştı da biz her işe şaşıyoruz bizim halimiz ne olacak.

    Talim- terbiyede, sınıfta kaldık
    Yaz-boz tahtasını, geçti mübarek

    Siz eğitimci olunca onu görüyorsunuz,doğrudur en önemli meselemiz maariftir.Yeni mi taa eskilerde: şu okullar olmasa maarifi gül gibi idare ederim diyen bakandan başlayın günümüze gelin.Pekiyi gök kuşağındaki her renk kartı deneyen sağlık politikamız çok mu iyi efendim.Bir sene sarımsağı on milyondan öbür sene beşyüzbinden sattıran tarım politikamız çok mu iyi efendim.bİR CMUK la yakalanan hırsızı uğursuzu bir kapıdan sokup öbür kapıdan çıkaran adalet,emniyet politikamız çok mu iyi....Anlatacak çok şey var.İyi olan bir şey var ki o da Necati hocamın nefis akıcı ve ahenk dolu şiiri.Onu kutluyorum.Tam puan ve de saygılar sunuyorum..................HŞT

    Cevap Yaz
  • Lamia Canay
    Lamia Canay 06.09.2008 - 23:52

    Necati Bey...

    Eğitim ancak bir ulusun değerleri ile verilirse kabul görür ve hayatın her safhasında kendini hissettirir...Ama yıllardır sizin de dizeleriniz de dile getirdiğiniz gibi çarpıklıklarla karşı karşıyayız ki bunun ceremesini de hem öğretmenler hem öğrenciler çekiyor..

    Yüreğinizin isyanları şiir olmuş çağlamış mısralarda...Kutlarım sizi ve anlamlı şiirinizi. .Sevgilerimle...Lamia CANAY..

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 17 tane yorum bulunmakta