Yine zaman çarkları
Yine bir öğle vakti
Sözlüklere sarıyor
Umut
Alfabenin ihanetiyle kurtulamıyor
yaka paça atılmaktan
Gün batmakta
Ben gitmekteyim
Daha o iklimin ayazından
yeni çıkmış gibiyim
Dudaklarım
Bir rahvan atına çivi nal
Fırtına kopmuş limanın kaldırımlarında, avareyim.
Mütemadiyen uyuttuğun mürettebatın, baş neferiyim.
Mağrur bakışlarının kaybedeni,
Hercai gönlünün esiriyim.
Öyle bir gemi düşündür ki,
Ganimet geçmişimiz, mürettebat tecrübemiz,
Fıçılarda nefretimiz, güvertede hayalimiz,
Asil ve sevdalı rotam sen ol, dümende ki.
Öyle bir gemi düşüydü ki;
Senin de eline kalem tutuşturmuş hayat.
İki kahve tonuna, döker miydi içini onca saat?
Paletine koymadığın kurşuni renk, olsaydı bayat.
Kalbi dışarıda atanlardanız biz ki denizde dalgaya karşı kulaç atanlardanız yani biz balığı tutup tekrar denize bahşedenlerdeniz ve sonra da o denizde boğulup ölenlerden...
Kitabın ortasından okumuşum.
Umuda, güvene kilit vurmuşum.
Yüreğimde vefa, ocağımda deva kavurmuşum.
Ben susarak bağıran delibaşım!
Söyleyeceklerim hokkada sıkışmış altın taşım
Gözlerin sanki gökyüzüyle denizin
karanlık savaşından doğmuştu.
Bu uçsuz bucaksız maviliğin
ortasında yitip gitmiştim.
Sözlerim bir dağın yamacında,
bakışlarının götüreceği
Bu gece yağan yağmur mudur?
Çamur mu?
Düğme ilikleyen
Beşinci mevsim efsunum mu?
Üç haftalık bir cilt içinde
Dorukta yaşam fışkıran pusulan
Bir köşe başında Kuzeye de rastlasam
Anlattıkların, dinlediklerim
Artık mecburi istikametim.
Dumanlar sinerken zihinlere
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!