Talat Turan Şiiri - Sebahattin Kömürlü

Yaşamdan Zevk almak
“Artık yaşamaktan yoruldum, yaşamaktan zevk almıyorum.” anlamında sözler, bunun nedenini Talat Turhan’ın yaşam çizgisine bakıldığında, net bir şekilde gözükmekte.
O, tüm zamanlar boyu gerçeğin peşinde koşmaktan ziyade toplumu aydınlatmayı, toplumu gerçeğin peşinden gitmeye zorlamayı şiar edinmenin yorgunluğunu belki de bu şekilde dillendiriyordu.
O ki, ihaneti görmüş ülkenin emperyalizmin kucağına nasıl kaydığını ve bu kayışa karşı çıkmanın bedelini işkencelerle, hapishanelerde özgürlüğünün kısıtlanması, idamla yargılanmakla ödemiş.
O, Atatürk’ü görmenin gururunu taşıyan gerçek aydındır.
Burada aydından kast, toplumu aydınlatma adına kendini bu konuda ihanete sürüklemeyen bir kişilikten bahsedilmektedir.
Günümüzde aydın adı altında ihanet çemberine hizmet edenleri o, her zaman her yerde dışlamıştır.
O, hasta ve yorgun bir bedene rağmen saatlerce karşı tarafa doğru bir bilgi aktarmanın rahatlığını tattıktan sonra: “Bana soracak başka sorunuz yok mu? Şu gördüğünüz klasörü sizden gelecek sorular için hazırladım.” derken, güya ondan daha sıhhatli ve genç olan biz dinleyiciler yorgunluktan konuyu takip etme yetimizi çoğu kez kaçırmış idik.
Ülkenin bağımsız olabilirliği aslında ülkenin yetiştirdiği, daha doğrusu bu ülkede yetişen değerlere ülkenin sahip çıkabilirliği ile ölçülür.
Ne yazık ki bu konuda da ihanet acımasız bir şekilde yüzümüze şamar gibi inmekte. Onun yazmış olduğu kıymetli eserleri yayınlamayı kendilerine vazife edinmesi gereken yayıncı kuruluşlar belki de korkaklıklarından dolayı bu eserleri yayımlamamakta.
Neye rağmen biliyor musunuz, hiç bir telif ücreti almak istenmemesine rağmen. Bundan daha büyük bir ihanet düşünemiyorum. Oysa bu ülkede bazı reklam kuşaklarıyla okunmaya değmeyecek karalamalara milyonlarca tiraj sağlanmaktadır.
Onun eserleri onlarca yıllık birikim ve araştırmanın ürünü olmanın ötesinde, kişiye gerçek ve doğruları aktarmakta.
Okuyucuları yaşadığı zaman diliminde nasıl ve kimler tarafından yönetildiğini net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Korkaklık nasıl bir şeydir ki köprü başlarını kesmiş ağalar, aslında hiç hak etmedikleri payeyi isim olarak taşır.
Çünkü ağalık biraz da korkmamayı, korkusuz olmayı gerektirir kanaatindeyim.
Toplum denen kümenin elemanları Talat Turan’ın eserlerine sahip çıkma cesaretini gösterseydi bu coğrafyada yaşanan yangınlar yaşanmazdı.
Talat Turan aslında yalnızca ülke sorunlarına ilgi göstermemiştir. Onun asıl kaygısı, insanlık ve insanlığın yaşadığı sorun ve sorunlardır. Bu anlamda ABD emperyalizminin nasıl oluştuğunu, oluşturulduğunu ve bu emperyalizmin evrimini çok net bir şekilde ortaya koymuştur.
Ondan ülkenin kurtuluşu değil, insanlığın kurtuluş yolunun nasıl bir yol izlemesi gerektiğini de yakalayabiliriz.
O, çok uluslu şirketlerin amaçlarını ve dünyayı nasıl hükümranlıkları altına aldıklarını ve ülkemizdeki iş birlikçilerini, siyasi ve ticari temsilcilerini ortaya koymakta.
Talat Turan, yaşama ve ülke sorunlarına öyle bağlı ki, o, ülke insanlarını aydınlatmayı aydın olmanın gereği olarak yerine getirmeye devam ediyor.