Ayşe-î Sıddıka sordu..,
Ey gönül sultanım..;
Yaralanan bedeninden,
Kanlar içinde kalan sinenden,
Dişinin düşeceği yerden,
Arş'tan müthiş süratle inen Cebrail'den,
Damlası kanın yere aksaydı..!
Helak ederdim dünyayı diyen Rab'den,
O müthiş cehennemi andıran günden,
Var mı seni daha da bir gün hüzünlendiren.?
Yaşamaz mıyım ömrümün bahçesi,
Olabilir mi Taif'in tarifi..?
Kan bağım olanlar beni yalnızlığa itekledi,
Küçükçe çocuklara taşlattılar alay etmediler mi..?
Ah Senetü'l Hüzn..!
Aynı zaman içine düçar oldu bir çok hüznüm,
Validem'i toğrağa değil kalbime gömdüm,
Göçen amcam ile hüzne gömüldüm..!
Vah pişmanlığın adı taif..!
Zeyd bin Hariseyle yollar aşınmadı mı..?
Ayaklarımın değildi yorgun düşmesi,
Dualara sığınmadım mı..?
Yine bedduadan Allah'a sığınmadım mı..?
Bir işaret ver Nebi..!
Şu Taif'i parçalayıp un ufak edeyim..!
Cibril emri Allah'tan getirmişti,
Nebi..: hayır..! Soyları İslâm'dan gelir belki..!
Dualar mektuplar ile Arş'a..;
Allah’ım güçsüz kalışımı,
Tükenen şu çaremi,
Allah’ım şikayetimi sana gönderdim..!
Beni himaye eden sen..
Bu halimden hoşnut isen..
Şikayetim yok halimden..
Yine Nurun'a sığınırım ben...!
Kayıt Tarihi : 4.4.2021 00:10:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!