Tahir’im,
Zühre’mi aradım evvelden,
Ölü aydınlıklardan,
Uzun yollardan geldim.
Acının sadece sahibine işlediği,
Şehvetperest zamanlardan,
Kesif sessizliklerden,
Kefaretini aşkta sunan,
Sunulası özlemlerden geçtim.
Eşref-i mahlûkatı bıraktım,
Mazide girdap
Rüzgârda kuru yaprak oldum.
Geldim,
Derinliğine erdim.
Doğana şair katkısı oldum,
Aşkına yoksunluğumu koydum,
Düşlerine değdim; ısındım…
Tahir’im,
Ne meşhur olmayı bilirim,
Ne de meçhul kalmayı.
Tamama eremem hiçbir zaman,
Bir eylem biçimidir aşk,
Ne tam sahip olabilirim,
Ne tam ait…
Tahir’im,
Peri padişahının kızı olsan kar etmez,
Ebedi vuslatları,
İhtişamlı hüzünleri bilirim.
İzine güller döker,
Gözlerimi gayba diker,
Hüznün cenderesinden,
Gözlerinin nizamına gelirim…
Tahir’im,
Sevdim mi seni,
Yağmurda toprak kokusu gibi,
Zemzemin avuca doluşu gibi,
On dördünde ayın,
Semada duruşu gibi severim…
Tahir’im,
Korku ve cesaret kardeşliğini
Yüreğimde taşırım.
Ayarı düşük korkulardan,
Kilidi açılmamış cesaretlere,
Sabrı incelmiş,
Ses ve sözden geçmiş,
Virane şehirlerin
Hicran deryasında geçerim…
Tahir’im,
Sevdim mi seni,
Hak yolunda ömür gibi,
Hak’tan kula ödül gibi,
Gül izinde bülbül gibi severim…
İki gözüm pınar oldu gel gayrı.
Elim değse akan sular tutuşur
İçim dışım yanar oldu gel gayrı.
Ayların sırtında yıllar taşındı,
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta