TAHAYYÜL
Sorarak yürüdüm -Nereye gizlenmiş yıldızlar?
Bu giz, bir sitemle haykırırken, gökte renk kan kırmızıya çalıyordu
Yoksa kırmızı, besisi için mi çalıyordu kanlarımızı?
Derdine düşmüştüm son sigaramı ateşlemeyen çakmağımın
Soğuk, parmak uçlarıma bir yorgunluk hibe ediyor
Ve susuyordum düşüncelere dalarak parktaki şarapçılar arasında
Ben bir ceviz ağacı değildim lakin
Bir güvercindim iki bin yıllık ulu çınarın dalında.
Gece zemheriden farksız
Bir kasvete tutuklu kalmışım yine
Ay aydınlıkları getirmemeye yemin etmiş
Gün doğmamaya
Çiçek açmamaya
Bahar gelmemeye
Yar sevmemeye
Ben ise ahirde mahpus kalmışım arafa
Us benden ötede, huzur benden ziyade
Yan, yan ey taşını okşadığım çakmak
Üşüyor bankta yatan adam
İnsanın insanlığa olan denkliğinde üşüyor, eşref-i mahlûkat
Ve küçük bedenler
Onlar kanatsız melekler
Ve kahraman askerler
Birbiri ardına patlayan bombalarla ölüyor
Benim yurdumda, bayraklar değil, bir insanlık düşüyor!
Halep’te çocuklar huzura susar
Babalar onları enkaz altında arar
Küfür ordusu durmaz kin kusar
Sorarım ya insanlık ne diye susar?
Oysaki sana okuyacaktım bu saatte en güzel aşk şiirini
Oysa ben, senin pencerene koyuverecektim yıldızları bir bir
Bilemezdim küseceklerini bize
Ve ben bilemezdim, onlar kaçarken umut göğüne
Sana meftunluğumun hadsizlik olduğunu!
Ey sen mezar başındaki çocuk, görebildin mi şehit babanı
Ayete mahzar olup ölmeden yatanı
Ey sen koca adam bulabildin mi o koca yalanı
Şerefini, namusunu satanı
Asker, polis taşlayıp
Bir de vatanına kurşun atanı!
Acaba, acaba ben, bu kubbeye binip uçabilir miydim, uçabilir miyim Arakana.
Arakan’a, Bosna’ya, Filistin’e, Cezayir’e
Selenge’nin arı suyundan abdest alıp yetişebilir miydim? Son vakte, Kudüs’e
Yüreğim bu düşle dolup taşarken aklım işgallerle boğuşuyordu
Çakmak yanmıyor son sigaram dudaklarımda öylece duruyordu
Kim koymuş bu direği buraya
Şehir ışıkları içinde parlarken gökdelenlerin
Sokaklarda bir medeniyet ölüyordu
Ancak karanlıklar bana bir bir pusu atıyor
Karanlıklar üç harfli Türkistan’da
On iki yıldız Orta Doğu’da
Ve vakitlice bir koloniydi Afrika’da
Yol bitmiyor, bir köşeye oturmuşum
O geliyordu aklıma
Tıpkı onunki gibi gençlik yıllarım ve bir çakı emrime amade
Aslında hiç düşünmedim bileklerimi
Çıkardım evvela cebimden
Düşündüm ki ben şairim, kazıdım duvarlara o vakit
Kazıdım!
Zalim Rusya
Vahşi Çin
Ve katil Amerika!
Sevgili dostum insanlık, sana bir mektup yazıyorum
Duydum ki kör ve lal olmuşsun
Duydum ki ölüyormuşsun
Bilesin ki arı kovanına çomak devri geçmiştir
Gayrı kovanlar bir bir üzerindedir Türkmen balalarının
Halep yetimlerinin
Türkiye şehitlerinin
Muhammed ümmetinin
Gayrı kovanlar dökülürken ardı sıra emanetten
Benim en büyük silahım kalemim ve şiirim ve imanım!
Ey insanlık!
Sen öleceksen
Sen susacaksan
Sen pusacaksan
Yine bil ki, bir gün kan kusacaksın!
Andolsun
Sen beklesen de, gayreti yok bilip zaferi
Ben beklemeyeceğim intikam için Hz. İsrafil’in Sura üflemesini…
Saat sabaha karşı üç
Gün biterken ömrümden
Bu melodi susarken
Ve şiirim dahi yeterken, bir zulmü anlatmaya
Bitecek elbet gözlerimdeki yaş.
Ey beka sahibi olan! Bâkî olan, son bulmayan ancak sensin.
Kayıt Tarihi : 29.12.2017 03:35:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!