Kadıköy'de bir akşamüstü
İçimde bir yorgunluk hali
Fısıldanan dert akla düştü
Olmadım gamsız laubali
Meyhane hüznünün plakla
Bir iktidar ki Türk'ü aşağı görüp Arap'ı kollarmış;
Kalmadı yurdumda hiç; şerefmiş, şuurmuş, namusmuş, armış...
Yurdum doldu çirkin canlılar ile; muhacirmiş ensarmış(!);
Aziz ırkımın üflenmedik bir tek kulak arkası kaldı.
Sahiller-kafeler nargileci bok tenliler ile doldu;
(...)
Meşveret ki danışmaktır fikri;
Böyle gerçekleşir karar işi!
Elekten geçirmedikçe zikri,
Bilinir mi doğrusu yanlışı?
Bir parça güzelliği aşk sanan,
Nasıl da acınasıdır insan!?
Bambaşka bendeki aşk Canan
Gördüğüm ilâhî ışığın sarısıdır
Çiçeğe emek veren bahçivan
Sevdan Hamid’i etmek gibi yerinden,
Öyle cüretkâr öylesine derinden...
Bir Macar gibi arayışta bir seyyah,
Bazen de Yakup Cemil elinde silâh,
Mavi bir şimşeğin saçtığı ferahlık
Dokunmadan pek de sevdim,
Bu ne masumane duygu bilir misin?
Hiçbir beklenti olmadan;
Safça, temizce, içten...
Çocuğun yastıktan kurduğu ev gibi
Çepeçevre sarsa beni,
Sarı saçlarına güneşin ışığını,
Hapsetmişsin, gün aydın değil sensiz.
Saçsan Dünya'ya aydınlığını;
Aydınca, fikirce de mestedersin Grâce.
Suya karışan rakının nahif dansından
"Türk Oğuz beyleri, budunum, işitin!
Üstte mavi gök basmadıkça, altta yağız yer çökmedikçe,
Türk milleti, ilini, törüsünü, kim bozabilir?!
Türk milleti, kendine gel, aklını başına devşir!"
-Bilge Kağan-
Yaratıp bu denli heyecan verici,
Sonra seni yasak etmek...
Tanrım!
Bu bir işkence çeşidi olsa gerek..
Gözlerin ki bu denli içimi delici,
Gel yoldaşım, anlatacağım var:
Bilmelisin, Türk felsefesini,
Sen de hatıralarını aktar;
Evlat bilsin, Türklerin bu zihni.
Dünyada ölmeye doğulmaz mı?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!