Her sabah,
Bir öykü sürüklenir kimliksizliğimden
Bedenime sarılı bir ırmak
Asar beni geceye,
Tufandayım,
Mavi bir kış aralar gözkapaklarımı,
Ağzımda güvercin ölüleri
Hırçın bir gökyüzü nihayetim.
Aşkla beslediğim
Bir Ulubatlı Hasan yalnızlığı mihmandarım.
Gecenin yangınlarına
İbrahim olduğum günden beri,
Bana sonsuzluğu anlatan ızdırab sultanı,
Tabutum gökte ay.
Nerde yaşlanır yıldızlar,
Kıvranırken gök kabrinde.
Uçurumlar kadar intiharlıdır
Türkçe okumak alfabeyi.
Birileri kısmetini toplarken,
Yüzümün şifalı otlarından.
Yada büyürken ayaklarım,
Kırmızı yağmurlara aldırmadan.
Ben adına sefil derim kentin,
Bir diğeri zencefil.
Mümkünü yok
Gecenin sırtına yığarım ağrılarımı.
Bileklerime kelepçe olur
Fazla bilgiçliğim, önüme duvar.
Kaç balık anlar Yunus’un dilinden,
Mahremler açılırken küfür yüklü karanlığa.
Ah benim,
Darağacında yakılan gemilerim.
Firavunun düşlerinde bölünen
İki ateş damlası yüreğim.
Nefrete alıştım,
Bizi çaresizlikten emekli eden ey hayat,
Örtülerini atıyoruz üstümüzden,
Kapılıp aşkın büyüsüne.
Bir yol bulup dervişin mazbatasında,
Güller içinde saklanmış yüz görümlüğünde,
Sol yanım tufana ısmarlanmış sadakat bekçisi ölümüm.
Kayıt Tarihi : 20.10.2008 20:23:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)