Annemle babam sonunda beni anlamaya başladı sanırım, ya da yıllardır inkarında olduğu gerçeğimi kabulleniyorlar artık yavaş yavaş... Uzun ve de zorlu bir süreç bu... Yıllar süren... Ömürlük yoran... Acıtan... Bir yandan çoğaltan...
Neler yaşanmadı ki bunca yıldır... İsyanlı bir inkara bürünüp hastane hastane, klinik klinik gezdirdiler beni... Sessizce, kimseye söylemeden, utançlı bir gizlilik içerisinde...Bana olan sevgileri ve utançları durmadan çakıştı... Utanç? Çünkü onlar gibi, toplum gibi değildim, değilim...
Önceleri fizyolojik, anatomik bir rahatsızlık olarak gördüler bunu, hormon testleri ve yüklemesi yaptılar durmadan... Her defasında sonuç normal çıktı... Şaşırdılar... Psikolojiktir dediler, psikologlara psikiyatrlara sürüklediler beni ardından... Yine birşey değişmedi... Çünkü ben sadece hormonlarımla yada beynimle sevmiyorum onu...Tümden kalbim bağlı ona... Teninden önce ruhu değiyor bedenime... Cinsiyetinden önce insanlığı çoğalıyor benliğimde... Kalbi dokunuyor yüreğime...
Ailelerimizin ve toplumun çekinceleri vardı, katı kurallarla, normlarla bezeli... Ek olarak kirli örnekler vardı karşılarında... Hani şu cinsiyetini para yada merak karşılığı satanlar, yada kirletenler...Doğallıktan uzak yapay, yozlaşmış ilişkilere yönelenler... Hani şu sadece bir azınlığın yaptığı ama bizim gibi hissedip yaşayan herkese yüklenen olumsuzluklar, sapkınlıklar vardır... Çeşitli damgalar vardır... Korkutan, hatta toplumu tiksindiren... Ailelerin korkulu rüyası, ya olursa kabusu....
Onları anlıyorum aslında... Ben bile yıllarca kaçtım bu gerçekten, bu sevgiden... Yıllarca inkarına büründüm...Büründük... Yıllarca karşılıklı bitirim erkek modunda sürdürdük adını ‘dostluk’ koymaya çalıştığımız etkileşimimizi... Yıllarca hem uzak hem yakın durduk birbirimize... Yan yanayken ayrılığı yaşadık hep... Onun varlığında onsuzluğu yaşadım... Yaşadık... Ama sevgi galip geldi ardından... Özgür bıraktık bizce en masum olan aşkı... Aşkımıza sahip çıktık... Herşeye, herkese ve hatta kendimize rağmen....
Toplumca sapkınlık, hatta sapıklık olarak nitelendirilen bir sevdanın peşinden koşuyoruz yıllardır... Çoğu zaman günah damgasının altında eziliyor benliklerimiz... Oysa sevginin, böylesine güzel, güçlü ve saf bir sevginin günahı olur mu? Sevgi günah olur mu? Hani sevgi en güzel sevaptı? Biz bu sevginin sevabını taşıyoruz... Tüm inancımızla...
Durup düşünüyorum da bazen aslında bizimkisi normal sayılan tüm ilişkilerden daha saf ve de masum... Günü birlik ilişkilerde tüketmiyoruz kalbimizi ve ruhumuzu... Gelen geçer, göçer sevdalarla kirletmiyoruz sevgimizi... Kimin eli kimin cebinde ilişkilerdeki çok eşli yozlaşmış hayatlara karışmıyoruz... Satmıyoruz bedenimizi... Kişiliğimizi zedelemiyoruz... Bizimkisi hayata meydan okuyan, sevgiye tutunan, bedenden önce ruha dokunan masum bir aşk... Bu en doğal tek eşli sevdanın iki kahramanıyız biz....Bizlere sapkın diyenlere inat en normalleriz aslında bu yozlaşan dünya düzeninde... Erkekliğimizden önce gelen insanlığımıza tutunuyoruz... Sevgimize ve birbirimize sahip çıkıyoruz... Biz tüm tabuları yıkarak masum bir aşkı yaşıyoruz....
Funda GülsevenKayıt Tarihi : 26.6.2007 13:54:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Büyük bir risk bu biliyorum... Toplumca, hatta sizlerce önyargılarla kuşatılmış, sapkınlık olarak nitelendirilen bir ilişkiyi kaleme alıyorum... Daha öncesinde Üçgen serisiyle kaleme aldığım aldatan eş, aldatılan eş ve üçüncü kişi karakterlerinden bile daha ağır bir karakteri konuşturuyorum... Tepkiniz ne olur bilemiyorum... Ama ben eğer şair yada yazarsam, en azından adaysam, hayata, insana ve topluma dair herşeyi, her konuyu, her kişiyi işlerim yazılarımda, şiirlerimde... Ben hayatı ve insanı yansıtırım... Ayrım yapmadan... Doğallığını bozmadan... Yazımda konuşan kişi bir erkek, anladığınız üzere eşcinsel bir ilişki yaşıyor... Ama bilinen çarpık, yüzeysel, yozlaşmış, kirletilmiş ilişkilerden değil... Cinsellikle, arayışla yada maddi manevi kirletilmişlikle ilgili değil tercihi... Sadece duygularıyla ve yaşanmışlıklarıyla ilgili... Bir de bu açıdan bakınız istedim... Tabuları yıkarak...

TÜM İNSANLARA SADECE 'İNSAN' OLDUKLARI İÇİN DEĞER VEREN VE ÖENMESEYEN YAZINIZ ÇOK GÜZEL..
DUYARLI YANINIZI SEVDİM..
BENCE ŞAİRLER HERŞEYDEN ÖNCE 'DUYARLI' OLMALI...
.........
BAŞARILAR EFENDİM
bir deneyim ; epeyce yıllar önce diyalogda bulunduğum bir arkadaşa '' bu senin tercihin '' demiştim. hayır ali bey , bu benim tercihim değil , hep öyle varsayılır , söylene gelir , bu tercih meselesi değildir , ben tercih hakkımı kullanmadım '' ben zaten hep buydum , buyum '' demişti... susmuştum...sanırım işin özü , sözü bu.
'Sevgi günah olur mu?; Yuvarlama bir cümle. ''İlgi duygusu'' olan sevgi; yazınızda sevi anlamı veren cinsel eğinimdir,Ki aşırılık güder, kara sevda gibi. Ölü seviciliği, sübyan sviciliği, Fahişe öldürücülüğü, sadizim,Cinayet severlik, neronizim gibi sevi ya da sevgiler, bu mantığa göre günah olmayan sevgidir. Sevginin duygu olduğu, duyguların alt beyinsel ve arkaik ilişkinlik olduğu, ve üstbeyin kullanımı sınırlılığı, açıktır.
''Satmıyoruz bedenimizi.'' Bu kadar tutarsız ve kendini sağlamlaştırmaya, çürük zemin olur mu? Ne kadar saçma. Öyle ya büyüklerimizde, siyasilerimizde başkalarının kusurunu sayarak ne kadar haklı olduklarını öğütlemezler mi(!) Bir yanlış, senin edimini haklılar mı? Ya da başkasının yanlış olduğunu söyleyerek, kendin de, bir başka yanlışla, doğrulana bilir misin?
'' en normalleriz aslında'' ben hiç normal değilim diyeni görmedim. Töre cinayetlerinden tutunda; Ailesinin, çocuğunun suratında, şeytan görüp onları kesen, hata aynısını yine yapacağını söyleyen ve normal olduğunu söyleyen yüzlerce vaka medyada.
Aslında o kişinin yaptığı bir sonuçtur. Eğer sapkınlık diye bir nitelem kullanılacaksa, genel yuvarlama kavramları düşünmeksizin, perde yapıp yönelimde bulunmaktır. Yapılan sonuç doğru bile olsa. Çünkü yuvarlama kavramlar potansiyellik içerir ve bencilliğin süreğidir. Günah olmayan ''kendini sevmek!'' ''sevgisi!'' doğacak bir çocukça öldürüleceği potansiyeli, bir ırkın tüm erkek çocuğunu öldürtmeye varmıştır vesselam. Şimdi bu sevgiler sevap sevgiler mi?
Sevginin kendisinde bir itme- çekme içkinliği vardır. Bununda en çok şuursuzlukla, üst beyinsizlikle paket proğramla ilgisi vardır.Sapkın bilinçte; çok dar anlamda bunun alışkanlık yaptırılmış, nesnel temeli olmayan, kavramların perdelenmesidir, tutumudur. Artık perdelenmiş kavramlardan sonra ne yaptığı önemli değil gibidir. Tabii bunlar ruhsal, patolojik, biyolojik ve hormonal olmayan durumlar için.
Sonuç; '' ' Sevgi günah olur mu? '' çok tehlikeli ve geri tepmeli bir silah. '' Tanrı sevgisi günah olur mu? ''; İnsan sevgisi günah olur mu?'' !!! Bunlar da tek başına bir şey ifade etmez. Gerçekleşecek sonuçla tartışılır. Örneğin Tanrı sevgisi insanları yakmağa varıyorsa, İnsan sevgisi doğal yaşamı ve çevreyi yok ediyorsa;salt sevgi günah olmaz diye, düşünülmemeli mi?
Bu '' Tabuları yıkarak...'' Bilimsel temelli düşünceler karşısındaki ön kabullerimize tabu denir. Yıkılan tabunun bilimsel açıklaması ne ki yıkıla. Tabu yıkmakta düşünmezlerce çok kolay kullanılır ve içeriksizliğe havilik arz eder oldu. Kendi tabusu (yerine oturmamış anlatımlardan kendince kanıt çıkarmak) ile karşı çıkarlık, tabu yıkmak oldu. Hay Allah...
Çocuk yapmakla aşk ve sex farklı bir şeydir. Sex; aşka ve sevğiye genellenmiş. Bir bilinç durumu olan üst (sevgi-aşk), alta ve içgüdü olan cinselliğe indirilmiş, yok sayılmış. Siz her ilişkinliği bir aşağı çekerken kopan ilişkileri görmediğinizden bak bir şey olmuyor diye tabu yıkmağa soyunursunuz! Olayda anlatılan tamamen bir sextir. Sevgi ile en ufak bir ilişkisi yoktur. Demek istemem bu. Aynı tutumla hayvana da yöneliniyor, bunun bir sevgi olduğu söylene bilir mi? Bakın aşk ve sex kargaşasına. Yüzde 99 aşkın sex içermediğini bilmiyor ve sex=aşk demiş: ''Özgür bıraktık bizce en masum olan aşkı... Aşkımıza sahip çıktık... Herşeye, herkese ve hatta kendimize rağmen....
TÜM YORUMLAR (15)