Yeni olan tutum, sosyal algı anlamında kendi totemdi tutumunuzun, karşı totemdi tutumlara göre retçi yaklaşımınızın ön yargısıdır. Söz gelimi Hitit Kralı Suppiluliuma da kendi tutumlarını kültür olayı sayarken, karşı toplumların tutumunu da tam bir cahillik (cahiliye) sayıyordu. Avrupalıların karşı toplumları vandal saymaları gibi. Bu bir tarihi sosyal anlayışın kendisini, yansıtması olan öznel gerçekliğidir.
Arap’ın, geçmişten gelen sembolizmdi çok sıkı bağlılıkları vardı. Bunlar gelişen Arap coğrafyasının dinamiklerini taşıyamayan, eski alışmalarını sürdüren inancı, puttu, klik tavırlardı. Bir tavır, kendi yeni putlarını inşa etmek için, elbette eskileri, eskiliklerinden ötürü cahillik ya da cahiliye dönemi ilişkileri sayacaktı. Bu görece de doğru idi. Bundan doğal bir şey olamazdı da.
Elbette yeni de bir takım doğru yanlar taşımakla beraber, cahillikleri de içeriyordu. Geleceğe göre cahillik olacak kutsanmayı da içeriyordu. Yeni olan; eski cahillikleri kendisine hıfzeden bir devinme alanı olmakla kendi sürekliliğini oluşturacaktı. Şimdiki yeni, gelecekle çelişecek olan, yeni cahillik putlarını da ortaya koyacaktı.
İşte devinimse sosyal statüko bir yönü ilen de böyle yansıyabiliyordu. Yoksa insanlar, durduk yerde sapıklıkları nedeni ile bir tilki heykeli yapıp ta, doğrudan ona tapmış değil idiler. Eğer insanlar bir tilki ikonunu sayılıyorlarsa; o toplumun geçmişte, ona dönük, minnet ve mihnetine değin yaşandık ve yaşatılışmış bir hayati, aitti ilişkilenme düzenlenmesi olmuştur.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta