Başka yazılarımdan da belirttiğim gibi, kişi kendi iç isteklerini, iç irade ve bilincini, dışarıda belli bir uzak noktaya alır. Bu nokta, sizin bu içti istemlerinizi tekrardan size doğru ve keyfinize göre dönüşle yansıtan, kişilerin ve sosyal yapının istediği gibi söyleşir olduğu, totem yapılanmadırlar.
Putun saygılanması bu doğru tahminlerin yararlı yararsız kalmış olan eski uzantılı çoğu rehber olan aktarımdırlar. Değilse, kendisine fayda ve zarar vermez olmasının anlaşılması değildir. Put, insanın kendisine yabancılaştığı yerde ve sosyal yapısına, toplumuna bağlandığı noktalarda belirir.
İslam’ın kutsal kitabı da, o günün insanlarının put saydıkları nesneleri, Allah saymadıklarını biliyor ve ifade ediyordu; ‘Saygıladıkları nesneleri belki bizi, Allaha yaklaştırırlar diye aracı kılıyorlardı’ söyleminin açık vurgusu ile bunu belirtir.
Totemdi anlayış sosyal yapı içinde gereksinmelerini karşılar olmalarının kişi serbestlikle davranma engelcini kıran, kişilerin ya da sosyal yapının, kendi özneleriyle konuşup, kendilerini dolaylı yolla saygı lamalarıdır. Ki İslam da bunlar üzerinde zaman zemin devinmesi yapmıştır. Geleceğin Arap kültürü olacak olan İslam uygarlığı, farklı kültürlerle bu girişmeyi yapmanın büyük bir maharetli başarısıdır.
Etnik yapılar, başlı başına bir puttu yapıdırlar. Bir puttu etnik yapının işleyiş de, kendisini bilir olduğundan, kendi etniğine seslenmek zorundadır. Daha sonraki insanlık tarihi içinde kendilerini, kendi başarıları oranında, insanlığa şamil bir duyuru saysalar da; o günün koşullarında Dünya şartlarını bilemez olacaklarından, dünyaya seslenmeleri de çok cılız kalacaktır.
Ancak İslam uygarlığı insanlık dünyasını içlerine alıp etkilendikçe, yeni öğrenmelerle yeni deneyci eklemelerle olacak seslenmeleriyle; seslenmenin kapsamını artırırlar. Bu da aslında o seslenenin, kendisini olgunca geliştirmesidir. Örneğin İslam fatihlerinin istilaları ile egemen eştikleri coğrafya büyüyünce, büyüyen alanı önce yönetemez oldular.
Emeviler döneminden hızlı bir Yunan kültürü çevirileri ile ve Farisilerde de, devlet yönetimi, bürokrasi, kurumlaşmalar gibi feodal yönetime ilişkin organizeleri alaraktan, dünya görüşlerini hayli yapılandırmışlardı. Dünyaya seslendiğini söyleyen sav, aslında kendi dışındaki dünyayı öğrenmişti. Ve muktedirliğini hayli artırmıştı.
Büyük İslam düşünürleri olan filozoflar, dinsiz sayılmamak için dinsel terminoloji ile İslami olmayan söylemleriyle, yunan felsefesi üzerine çok güçlü konutlar inşa ettiler. Düşünürler, ‘gavur’ sayılmamak için İslami tarz görünerek, çok önemli girişmeleri başlatmışlardır.
Bunun böyle olduğunu, örneğin; Havi adlı kitabında Razi; ‘Eflatun, Aristo, Öklid, Hipokrat gibi bilginlerin insanlığa faydasının, kutsal kitaplardan çok daha fazla olduğunu’ söyleyerek belirtir.
Yine Al-Cahiz Kitabü’l hayavan da; ‘… Eğer eski Yunan bilimleriyle zenginleştirilmiş ve bu kaynakları temel almamış olsaydık, son derece zavallı kertede kalırdık…’ demiştir.
İslam ansiklopedisi cilt 6 sayfa 244’te halife Muaviye şöyle der; ‘Arami, Bizans tipinde Hırıstıyan kültürünün, Müslüman muhite nüfuzu bu devirde başlar. Ki bu tesir, karakteristik İslam’ın oluşmasında etken olmuştur’ der.
Hiç bir dini sistem, kendi zamanını aşan söylem ve yapılanma içinde olamazdı. İnançların değişen sosyal ve toplumsal yapıya göre, o değişmelerin yansımasını halka, sembol inanç olacakla tutum latan, çok büyük bir işlevi vardı. Halk değişmenin nesnel gerekçesini inançlar (totem) sembolizmi üzerinde algılıyordu.
Söz gelimi 7. Yüz yılda Ortadoğu ve Avrupa konjonktürü feodal yapıya kaymıştı. Yani köleci sistem anlayışları (demokrasisi) tavsamıştı. Sosyal yapıda artık bu tür eski kölelikti yaşama karşı duyulan tepkinin nicel birikmesi de, ortalama değere yaklaşmış olup, ortalama sağduyu düzeyine gelmişti. Köle azadına ilişkin, soyut sorgulayıcı anlatımlar halkın dilinde çoktan tartışılır bir pelesenkti.
Demokrasi, kendi zaman ve zemin üretim tüketim ilişkilerine göre o ilişkiyi sürdürecek olan tutumlar girişmesidirler. Söz gelimi köleci demokrasi, köle emeğini baskı ile yıldırma ile sürdürme eğilimi içindedir. Bu uygulama kendi üretim tüketim bağıntısını sürdürmenin zorunluluğudur. Bu günkü ilişki biçiminizin demokratik bakış tarzı ile bunu yargılayamazsınız.
Eğer yargılarsanız, abes olursunuz. Bu bağlamda bir köle demokrasisinde köle kaçamazdı, kaçsa bile yaşamını sürdürme şansı hani nerede ise sıfırdı. Kimse sahip çıkamazdı. Yakalayan sahibine iade etmek ya da bildirmek zorundaydı. Kaçan kölenin sonu kesinlikle ölümdü. Demokrasi bu köle ilişki biçiminin kullanımıyla ortaya çıkacaktı.
İşte bu gibi ilkeler, o sistemi; kendisine göre ileri yönde devam ettirecek olan uygulanma tutumu demokrasi anlayışları idi. Bu yüzden Yunan demokrasisi köle emeğine dayanmak zorunda idi. Feodal düzenle, kölecilik ortadan kalkmamıştı ama kölelikte çok temel ve küçücük değişiklikler olmuştu.
Kölenin, efendisine kölece çalışması dışında, ya kendi sahibi olduğu küçük bir arazide; ya da feodalin kendisine gösterilen arazisinde; yine kendisi için de üretim yapar olmanın çalışma hakkı olan demokrasisine kavuşmuştu. Bu haktı demokrasi, kendisinden önceki köleci ilişki biçimi içinde, kati surette yoktu.
İşte bu yüzden Arap coğrafyasının kimi Yesrip (Medine) , Hayber, Yemen, Taif gibi birçok yerinde, eski köleci ilişkiler tavsamıştı. Bu değişmenin, bu yeni olan düşüncenin, yeni ilişki biçimi olan bir demokrasinin, halka ve köle sahiplerine anlatılması gerekiyordu. Bunların halkça anlaşılır ve benimsenir olması demek; eski inanç ve yaşamlarına alışma koşullarının, bırakılması demekti!
Eski alışma şartlarında kurtulmanın kendileri üzerinde yaratacağı travmasından ötürü, yeni olanın doğrudan söylenmesi çok zor oluyordu. Açıklayamıyordunuz. Yeniyi legal ize edemiyordunuz. Yeni yavaş yavaş olacaktı. Feodalizmin gelişmesi için de eski köleci ilişkinin kısmen kalkması lazımdı.
Sosyal bünye bu oluşma ile helva yapmalıydı. Ne yapılabilirdi? Helvayı yapacak bir kıvılcım gerekli idi. İleri yön olan feodal uç, size kölelerin azadını ve kölelerin kimi sağlanan haklarından, köleler sanki kiracı imişler gibi bu sağlayışları yapmalarını, öngörüyordu.
Bu haklar, kölenin kendisi için de üretim yapmasıydı ve kölenin kendi üretimi olan ürününü satıp, kazancını harcayabilmesi gibi devrimsel başarılı bir ileri yöndü. Tüm bunlar iyilikti merhamet acıma duygularıyla değil, yeni ilişkinin, zorunlu bir demokratik atılımlarıydı.
Sürecek
Bayram KayaKayıt Tarihi : 24.1.2011 14:14:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Bayram Kaya](https://www.antoloji.com/i/siir/2011/01/24/tabu-totem-ve-put-11.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!