Tabu Totem Ve Put 1 Şiiri - Bayram Kaya

Bayram Kaya
2924

ŞİİR


13

TAKİPÇİ

Tabu Totem Ve Put 1

Tabu, fetişti duyguların dışta size haz ve elem duyguları olurla nedense bir algı gibi yansıması duygusudur. Şeylerin öyle olurlusu, tabunun kaynağıdır. Totem tabu algılardan kaynaklı ortaklaşan aitti çekim algısı olacakla; somutlaşışla, kurallaşışla, kaidelersen kimlikti klan kardeşliği ilkeleridirler. Totem düzenleyen ilkedir. Tapınaktan öncedir. Tapınma daha sonradır. Totemin kaide ve kuralları tabulardır.

Tabu ve totem toplum öncesi sosyal hayatın bir gerçekliğidirler. Toplumsal yapılar içinde bin bir kılığa bürünmüştürler.

Tabu ve totem o aitti grubun ya da klanın ata soy totem kardeşliklerini belirler. İlk kardeşlik sosyal bağ dokusu, totem kardeşliğidir. Ortada henüz sütkardeşliği, ilanen kardeşlik, cinsel yolla kardeşlik, evlilik yolu ile kardeşlik, biyolojik kardeşlik gibi anlama ve tanımlar hiç yoktur.

Toplum öncesi (ittifaklar öncesi) dönemlerde bir klan üyenin cinsel ilişkileri kendi klan kardeşleri ile olasıdır. Karşıt totemi aidiyetten bir insan (diğer toteme) göre insan bile değildir. Totem dışlayan tanımlık ve belirmelerle o sosyolojik etnik sosyal yapının, kültürel özne müktesebat girişmeleridirler. O etnik yapının sosyal hafızasıdır. Kendilerine şeyleri sınırlayan, olumlayım ve dışlayan tabudan yasak ve dışlayıcılıktır (bugünkü deyişle haram helal belirlemeleridirler) .

Put ise; tabu ve totemi inançların, sınıflı toplumlarla birlikte dönüşmemesinden sonra ortaya çıkmıştır. Düzenleyen ilke, yerden göğe doğru göç edişle sentezi konumlamanın tek tanrısı olmaya başlamıştır. Özellikle de sistematik dinlerin oluşmasından sonra, İbrahim’i tek tanrılı anlayışlarının, aile ilahlarına ve panteon anlayışına karşı çıkış argümanıdır. Bir sistematik dinin tek tanrısı karşısındaki diğer tüm anlama sembolleri, hep put sayılmıştır.

İttifaklar (toplumsa yapılar) dönemi ile bir araya gelen her bir etnik totemi anlayışlar; halk yapı içinde bir çoğul totem yapısı ortaya koydular. Politeisti, paganı bir görünüm kazanan halk yapıların aidiyet unsurları; bir sentezi öngörüyordu. Sentez nedeni ile birleşilen sosyal yapı düzlemlerin bu aşaması, eski aşamaları put ilan ederek savaşım vermeye başladı.

Gruptu ve sürü yaşamı içinde hayli deneyim biriktiren insanlık, sosyal yapı içine, soyutlama gücü bir hayli gelişmiş, jest ve mimikleriyle, resimlerle, ses değerleriyle hayli iletişmece olanaklarnı evirilerek gelmişti.

Sürü ve gruptu yapı içinde, buyuran güce (sopa gösterimine) itaat vardı. Yasakları, sınırları ve olumlanan tutumları, bu buyuran güç sağlıyordu. İnsanın soyutlama gücü ile itaati tutuma sık sık bayrak açar oluşla, çeliştikçe; bu diyalektike tavır, sosyal yapılar içinde, daha bir plastik, daha bir homojen, şekilleşmeye başladı.

Gerek gruptu, gerek sürü, gerekse sosyal yaşamlar içinde olunsundu. Hepsi de bir sınırlamayı gerekli gören, deviniş zeminleriydi. Sınırlanmayla kişiler davranışları akabine, adeta cümle sonuna, nokta koymayı getirmek zorundaydı. Bunun nesnel nedenleri varsa da, bu nedenlerle eğim eşiyorlarsa da, o dönemler bunu anlamak ve anlatmak olanaksızdı.

Yaşama bizden önce yola çıkmış atalarımız elinde, çevre olaylarının kesikli ve sürekli bir çevrimleşme olmasının bilgileri yoktu. Ama bunların yansımasının, onlar üzerinde hayli bir etkisi vardı. Rüzgâr çıkıyordu, ama sonsuzca esmeyecek olan rüzgâr, bir süre sonra duruyordu. Nedendi?

Rüzgârı durduran etkinin ölçüsü, bir bilgi olmaktan öte, kendi canı ve bencilliğine değin olurla seçme ayıklama kriterlerinden kaynaklanıyordu. Fırtına estiği sürece canı kaygılı algı insana; kaygısı boyunca bir süreklilik (mütemadiyen oluş) gibi geliyordu. Maruziyet (bir durumla karşı karşıya kalış) bencilliği de, bu durumdan hoşnut değildi! Böylesi bir durumla, çaresiz insanın; bu durumun bitmesini, geçip gitmesini bekler olduğu da; bizim apaçık, kendimizin kendimiz üzerinden bir bilgimizdir!

İşte dışta olup bitenle, size yansıyan durumun; sizdeki can telaşlı olan bencilliğinizin; haz ve elem duygularını belirtmesi vardır. İçinizde korunan bu ilkenin, dışta haz ve elemi duygu olacakla yansıttığı belirmeler doğrultusunda dış olayların bir kesişen bağıntısı olacaktır. Söz gelimi dıştaki fırtına olayımız zaten kesikli olmanın, bir süre buyunca devam eder olması ve süre sonunda sonlanması vardır.

Sizin de olay boyunca fırtınanın dinmesini istemek gibi güçlü bir beklentiniz vardır. Sizin beklentinizle bir süreliğine olan olayın nihayet üç, beş saat; ya da birkaç gün boyunca sürmesi sonrasın da, zaten duracak olanın durmasıyla, sizin sürekli içten isteğiniz olan beklentiniz kesişirler. Bu kesişmenin tek ölçüsü sizsiniz. Bu ölçü, sizin isteğiniz ve sizin isteğinizin kendi kendinize ifade sel gerçeklemişidir.

Yani olayların kendi çevresinde döndüğünü algılatan bencillik; sizin bu isteğinizle, kimi zaman, kimi bir yığın durumların, isteğiniz gibi bitmiş olmasıyla, bir bağ kurar. Bu bağ algıyla, siz istemişsinizdir sanki o da olmuştur, gibidir. İster olumlu istekleriniz olsun, ister olumsuz hüviyetteki istekleriniz olsun. Dış olayla sizin isteklerinizin bir denk düşmesi ve bunun sizde kırılan duygular oluşturması ve bunları sizin kurmanız vardır. Bu denk düşmeleri sizde haz ve elemi bazda seçip, ayıklar; davranışlarınızın konusu yaparsınız.

Sınırlanan davranışları sınırlamanız için müdahil olmanız gerekiyordu! İşte tüm mesele buydu. Nasıl müdahil olunurdu? Kollektifin aklı bunu başaracaktı. Yaklaştığınız kipri size oklarını gönderiyordu.

Böylece kipriye yaklaşan davranışınızın sınırını, canınızın acımasından biliyordunuz! Ya bir birinize saygıyı, yaşlıların sayılması gerektiği gibi itaati tutumunuzu veya avı gizlide bile olsanız, herkesle paylaşmanızın gerektiğininin sınırlanmasını (disiplini) , size kim söyleyecekti?

Şimdi bile, bir çocuğun istemleri karşısında müdahil olamadığınız anlarda çocuğa, bir cıs; bir öcü; gibi imgedi kavratışlarla yaklaşırsınız. Böylece yaartılan öcü yüklemdi mana algısıyla, çocuğun istemleri sınırlanır! Bu sınırları söyleşmek, szin de dışınızda; bir cıs, bir öcü algılı güç kaynağıdır.

Yani soyutlama gücünün kazandığı itaate karşı gurur yapmanın fevri eşmesini sizin dışınızdaki müdahil olamadığınız öcü, cıs kabili bir güçle; yani totemin tabudu talepleri ile söyleşip; sınırlamalar, olumlamalar yasaklar getirebiliyordunuz. Bunun evrim serüveni hayli ilginçtir.

Tabu, totem kavramımız, haz ve elem girişmeli olan dıştan karşılanmaların, insandaki dış dünyaya değin sağlayış girişmeleri sonucundadırlar. Bu sonuçların, içte mana algısına dönüşüşle, dışımızdaki bir alana göçmeleri olayıdır.

Zaten haz ve elem türü uyarımlar, sizdeki kaygılar ve hoşlanmalara dek güdülerin imlecidirler. Kaygıların ve hoşlanmaların, birikme eğilimleri, kişide panik, korku, huzur, saygı gibi girişmeli kendilik yönelimlerini tekrarlatırlar.

Nasılsa aynı kaynağın tekrarı, sizde örneğin, hoşlanmanın cazibesini belirtir olacaktır. Kaygının da karşılanması olan tepki cevapları, her kaygı durumunda, yinelenecektir. Aslında yinelenen tepkimiz, rast gele tepkilerle davranır olunmalardan birisidir. Ya da bu cevabi tepki, bir çok tepkiler içinde bir kaçının seçilmiş olmasıdır.

Ve seçilenlerin alışkanlık haline getirilmiş olmasıdır. Alışmalar o olaya tepki olacakla, zorunlu bir denk düşme tepkidirler. Tutumlar her kaygı ve hazdı durumlarda yinelenen, belki de, tam bir denk düşme idiler.

En azında girişmelerin onlarca insan deneyimi olan, farklı edimleri vardı. Bu onlarca farklı tepkiler içinde o kaygıları veya o hoşlanmayı karşılar olanları da vardı. Buluşçu insan kendi deneyimlerini sosyal birliğe sundular. Geçmişte etkiye denk olandoğru tepki olmuş karşılanmaların iyi gözlemleri, totem aracılığı ile buyrulan bir tabu olmuştu.

Ve buyruklar doğru deneyimlerin otoritece seçilip totemle meşrulaştırması idi. Doğru deneyimlerin insanlarca seçilimi idi. Bu seçilimin, otomatik olan beklentisi de, yaşamın tabusu idi. Eski grup içi yaşanmışlıklar; sürü oluşturan yaşamın deney, tutum ve algıları, zaten bir tabu baskı idiler. Baskıcı olma (baskı yapma, kırpılma, hissedilen baskıya boyun eğmenin girişmesi) gibi nedenlerle, sosyal birlikti ilkel hiyerarşiyi çoktan ortaya koymuştular.

Acıkan insanın meyveye yönelmesi, acıkması nedeniyle insanın meyveye olan bağımlılık ilişkisidir. Ancak burada insan meyveye bağımlı iken, meyvenin insana doğrudan bir bağımlılığı yoktur. Bu bağımlılık şimdilik, tek yanlı süren bir girişmedir.

Elbette meyvede havanın karbondioksitine, ışığa ve toprağa bağımlıdır. Yani benci düzlemli birey yerlilik, genel görece çevreye olan bağımlılıktırlar. Birey ve meyve; karbondioksit, toprak ve saire; çevrenin kendisi olduklarından, çevrenin kendisi üzerine basınç yapan bir girişme ve yansıması da, mutlaka ki vardır.

Bağımlı ilişki zorunlu ilişkidir. Bağımlı ilişki insanda bir boyun eğişin, o bağca bir güdülür olmanın kaynağıdır. Acıkma insanı meyveye muhtaç eden bir boyun eğiş güdülenmesini ortaya çıkartmıştı. Bu gibi birçok güdülerin, insan-insan girişmesi (sosyal tutumu) ile dıştan sağlayıştı olması, yine bir sosyal girişmeli boyun eğişin, bağ ilişkisini de ortaya çıkartmıştı.

Bu hazdı elemdi gerekmeleri sosyal birliğin düzeni içinde sağlar olmanız tek başınıza doğadan sağlar olmanız gibi hemen gerçekleşen bir olay durum, değildir. Sosyal bağımlılık ilişkisi, sizin doğada meyveye hemen ulaşır olmanız gibi birden olmayıp, biraz insan-insan girişmedi ilişkisi üzerinden dolanaraktan ve biraz da gecikme ile gerçekleşiyordu.

Sosyal birlikti sağlayışla karmaşıklaşan dıştan sağlayış ilişkinizin bağıntılılığı ve insanın bu ilişkiyle olan bağımlılık girişmesi, kişiler zannına göre tam da anlaşılamıyordu. Bu sosyal bağımlılığın da bir sosyal güç noktası ile söylenilmesi gerekiyordu.

Sosyal birliğin bu sosyal birlik güç noktası; insanlar tecrübesinin ve insan eylemlerinin sağlanması olan bir karşılıklar çekeyi idi. Ve her bir eylemler sağlanmasına denk gelecek doğru karşılıkların ayıklanıp seçilimi sosyal birlikçe destekleniyordu.

Bir etki ve etkinin karşılanması olan cevabi edimlerin girişmesi ile bu nokta konuşturuluyordu. Bu sosyal güçtü noktanın değişmezlik algısı veren destekleri, tabunun kaynağı idi. Bu nokta tabuları taşır olmakla tabuyu buyurup; kişiyi kendisine bağımlı kılan sosyal güçtü alan da totemdi. Tabu kişi ve sosyal öznenin bir algısı idi. Totem, kişi ve sosyal algıların toplamı olan bu iki kaynaktan beslendi.

Sürecek

Bayram Kaya
Kayıt Tarihi : 8.1.2011 10:33:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Perihan Pehlivan
    Perihan Pehlivan

    güzel bir konuya değinmişsiniz. tabuları toplum kendi oluşturur ne yazık ki.

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Bayram Kaya