Tablodaki Çocuklar Şiiri - Akın Akça

Akın Akça
1865

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Tablodaki Çocuklar

intraged.
Uçurtmaların yüzüne saf güzellik; koşup oynasınlar;
hinlik bilemeyecek denli dosdoğru içgüdülerine koşacak!
Tüm töhmet altındaki çocuklar bu resmi sevecek.
“ölüm, bizi kuşattı” diyemeden içine düşüverecekler.
Ve düşünmek gereğini hissettiklerinde büyümüş olacaklar.
Ama yine karakterleri gereği çocuk kalacaklar.
Kazanımları, yaşadıkça, bir kez daha mutlu olarak nefes vermek –
her yetişkin cinsinden, şanslı ki büyüyecekler!

O çocuklar, mutlu olmayı bilmeden yaşayanların gözbebeklerinde
serseri, sallanıyorlar bir tabloidden diğer tabla göz odaya …

Bir tabloidden diğerine rüzgarında üfürülen bu çocuklar,
dedikodu meraklılarına; bir gününü her diğerine gün eden;
ne var ki yüz yüze geldikçe, zorlanan o ‘kelaynak-her
daim emeklileri’, kuşa döner fersiz onların gözleri …

Kurumuş gözyaşları, zorla vatan-millet belirlenilmeyen
başka bir güçlerce, dalları yaş tutmaya çalışırlar …

o çocuklar! …

1.a
Ak papatya tarlalarının pak arasından
taşıdılar, kıvrıla geçip uzanan bir patikadan.
Kaç kişi taşıdı? enine, de ki boyuna büyük.
Daha büyük bir hemzeminden ulaştılar
buraya, Litvanya, Letonya ve Polonya …
Geçerek Minsk’ten, bir kasaba burası.
Tırda, özel koşullarda getirdiler gözeterek.
Ödül verilmeli hayalleri koruyup arttırana;
çocukların cıvıl cıvıl, gözbebeklerine umut arayan
(mucizeleri bile yok; kişi için normal, olası zor gerçek edilmesi
… Ama her çocuk bilir bunu,
ipinin kolaydır uçurtmanın elde tutuluşu) Avuca alamadığın,
seyrettiğin, umut değildir hayaller; kaçın şurası?
’05 17 Oct.
Ve bir kuvvet, ele geçen, daha büyük:
Ölümde bir müjde –yalan- aranmamalı;
asıl bu demek, gülerek ölüme yürümeli… Yapay cennetlerden çok
yaşanır kılandır insanı yaşlar..
ki daha çokçasındaysa, gelinen bil(in) erek
içten gülümseyişler.
1.b
Anneliğin “yağlıboya-haklı ritüelleri’nde saklı,
aşikar-saklı” olmalı Cennet’in doğaçlama şan
dersleri. Sevgili,
çocuğunu bu kadar (da) sevebilir mi? (!)

Altı numara fırça ile çam ağaçları; ‘dallar aşağı
ya da yukarı’ bakabilir. Işık alan
yerlerde arsı titan beyazı; Beyazda, Kuzey’in
ışıltılı aurora-Alaska dağları.
Prusya mavisi mayi veya ultra mari mavi’nin içine katık (edili)
siyah renk (ile) gölge olarak,
dağın diğer yamacına. Dağın kendisini, önce
daha kara’yla belirlemiş, boyamıştı …

Açıları izleyerek hafif darbeler vuruşturarak –
azama zarar vermeksizin bile o görünmeyen
bir şeye- boyaları yayıvermiş ‘tuval-değişik numaralardaki
fırçaları’; Fisko Birlik’ten satın alınan
(hah, ya da borç kazanılan mideye bir, iki Şenlik)
‘yulaf’ ve ‘kepek ezmeleri’ ile ‘keten tohumu’
gibi… püreselimsinden pulluca ‘çavdar’ gibi …

*Sağlığa faydalı ……

O halde, ölüm gelse ne çıkar. Haydi ‘kollektif’ ila ‘bireysel
bilinç’ farklılığına -ki aslında gider bu,
bu ikisinin kendi farklarına- Çek koca 'Şşsch! Van Mayer'in;
’bir alizarin-kırmızı ton atımı’, o göğe! …
: animistik inorganik, o bileşik zaten organik! -
cansız karakterleri canlandırır ' Eraser Head'i
Lynch'in- stop motion ve ‘çocuk oyun hamuru
-plastrinler’de …

2.
Evet, cıvıl cıvıl eğleniyordu bu çocuklar;
sanırsın bir şamata havada var yerden yüksekçe.
Kimi kanserliydi, kimi adı konulmamış ve anlaşılamamış
henüz bir virüsün parçası.. Olmayı öğrenmiş
gibi çöreklenmiş sessiz.. Anlaması zor(du)
eğlenirken bilinçli-hepsi.. O ölüm evinde,
kasabada Minsk yakınlarındaki.
Çok daha fazlası öldü ve gelecek de böyle burada
geride kalan ve bunu bilerek yaşayanlara da …
Çocuk onlar daha, diğer tüm çocuklar gibi …
Küçük bir kız vardı en ortada salonunun Ölüm Evi:
(Karanlığı tarayan gözler, mutlu olacak bir an dokusa …
Arıyor olabilir Tanrı’yı, ama çocuk sadece mutlu olmadığında bilir.
Çünkü yine de sorsalar ona Tanrı’yı, eminim mutluluğu resmeder)
Öne eğmerabamiş başını; ağlayamaz, dertler içe tıpalı …
Ölümü bekliyor ölümü, sanırsam yedi-sekiz yaşları!
Henüz eren sona, biten bir şey yok nefes aldıkları;
ama farksız bu canlı canlı mezara gömülmekten.
O tabloyu sevecekler, onu salonun baş köşesine yerleştirdiler.
Sandalyelerinde ona bakıyorlar, hayalleriyle-hepten ölecekler:
Akvaryumdaki vazo çiçeklerinde yaşam bulacaklar! !

Beyaz Rusya’daki ölümün çocukları, ölümü bekleyen
aids mağdurları gibi odun evlerde yaşam tutanların
bir köşesinin Afrika’nın.
Irak’taki çocuklara da üzülürüz ama elden bir şey gelmez:
Anlamayan, suçlar önce.. ve bakar sonra şaşkın,
bilgi türevli gelen bazı saçma uyağa.
Bilense; hazır cevaptır, anlamasa da çalar yoğurdu –
üfleyerek- derine! ... ve ama izler de belki sessizce.
Yerlerine mıhlanmış; tabloya bakıyorlar özene
bezene getirilen –nice badirelerinden, kutupların
eriyen- erimeye başlayan.. cengile soğuğundan geçirilen …

Sarı püsküller, açık yeşil ağaç gövdesinden
doğru sarkmış.. Bu bir vazo! ! o gövde …
:Tırla devri(alemlen) linmiş çıt-çiçekler'den;
Dış uçları dışa açık, az kirli ki yalanlayanın böcek, pembe göbekleri;
(`çocukluktan) bordomsu (`matchbox küçük araba volvolar)
pembeler saçıyor kendini dışarı! ...
Ve bir akvaryum-plan arka, önüne katan hepsini;
hayatın üç yüzlük çınar saniye giderlerini.
Ve o sevgi veren ulvi melodi, birkaç asırlarca vakt’in,
ansal kirişleri kırıvermesi gibi değerlerini …
Icnoser, Igno’dan havalandı, bizim Bulldoser! ! !
Eze®ecek hepten sererek ortaya o yalan değerleri yalan,
kalan sümsük bataklığı haslığın ebedi serseri fuser! !

3.
Göz pınarlarından geçecek bir şey denli aşk
Ve sevgi düz sürecek denli dümdüz, bir törpü sever;
kanlı gitmek için gerek yok bir seren-günah nehre,
ucu parmak damlalar pıhtıysa sen arı bir körpe.

Pembeli, beyazlı, deniz mavimsi eflatun renkli
netlikleri ile çiçekler ve o taşıyan hepsini
vazo yeşil.. ile çiçeklerden sivri, uzun yapraklar
da yeşil doğru aşağı sallanan …
Bir kırmızı kitap, bir fincandan salep tüten sanki …
Bir porselen çaydanlık, yanda hemen, nokta
envai cümbüşlerle üstü büstü bezeli …
Hepsi de göstermeyen kendini bir masanın üstünde mi?
Oysa görünen, ele vermeyen benliğini bembeyazındaki
büyük uzayın akvaryum arka alanı gibi …
Bir vazo ve çiçekler, sanki hemen ardında başlar sisten duvarlar;
görünmez kendileri, sezdirirler ötelerde bir labirenti …

Çiçekler önde, önce huzurlu …

-
açıklama:

Sözü geçen resim, yakınlarda annemin yapmış olduğu biri.
Ntv’de duyduğum bir haberle bağdaştırmaya çalıştım

1b, son kıtası hariç; “tablo” konusuna bağlantı olarak trt’deki Bob Ross’un resim programından not almış olduğum bazı bilgilerin şiire katılmasından oluşturulma parçalar.
1b’nin son kıtası, fantezi-film yönetmeni Mayer hk. V.s.

2. bölümün üçüncü kıtası ve 3. bölümün ikinci, Ç. Sumru Akça’nın resmini dile getirmekte.

1a ve 2. bölümün ilk iki kıtası, Minsk’e yakın bölgedeki Ölüm Evi denilen yapıdaki yaşanan bazı gerçekleri anlatıyor. Bu olayı tüm çocuklara denk tuttuğumuzda ve bu olguyu da çocukluğun has özellikleriyle bağdaştırdığımızca; bu çocuklar tablodaki okyanussal atmosfere girerek, ölümden dışarıılanacak.

Akın Akça
Kayıt Tarihi : 19.9.2005 14:07:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Akın Akça
    Akın Akça

    evet, iki farklı açılımı bağdaşırmayı netleştirmiştim kafamda. biraz şans eseri oldu ama bu çocukları o tablodaki görünmez bazı nedenlerle çok bağdaştırdığımdan olsa gerek, iki konuyu üst üste oturttum. Yani bu ölümler, dünyanın heryerinde olduğu üzere, saçma bile olmanın ötesinde bir pislik durum tabi. Bu açıdan, tablonun backgroundu çocuk ölümlerini saklayan bir sis ise, öndeki çiçeklerse hayatın bizi taşıyan taraflarının bir özeti gibi geldi bana

    yorumunuza teşekkürler.

    Cevap Yaz
  • Esen Sevinç
    Esen Sevinç

    Biraz karışık ama güzel renkler kullanmışsınız..
    Bir ara BÜ'de Ross'un kursları vardı yanlış hatırlamıyorsam...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (2)

Akın Akça