Kuran-ı Kerim'de Tin Suresi: “İncire ve zeytine ant olsun” diye başlar; “Ve Sina Dağı'na ve Emin Belde'ye” diye devam eder. Tefsir alimlerinin kimi, bu ayetlerde Allah'ın incir ve zeytin üzerine ant etmesini, bu iki meyvenin bin yıllar boyunca insan hayatı için hem gıda hem ilaç hem ticaret malı olmasını gösterir. Bu yüzden de incir ve zeytinin, meyvelerin en mübareklerinden olduğunu kabul ederler. Sina Dağı civarında ve Emin Belde denilen bölgede incir ve zeytinin bolca yetiştiği ve bu bölgelerin insanlık tarihinde çok önemli bir yer tuttuğu da yazılı bir tarihi gerçektir.
Zeytinle ilgili en bilinen mitolojik hikaye, Partenon alınlığında bulunan kabartmalarda anlatılır. Hikaye; Athena ile Poseidon arasında geçen, tüm Atina bölgesi ve zenginliğini kazanmak üzere düzenlenen yarışmayı anlatır. En güçlü ve faydalı mucizeyi gösteren kazanacaktır; hakemse Zeus'tur.
Denizler tanrısı Poseidon, ahşaptan bir hayvan yaratır ve ona can verir; bu güzel bir attır. Athena ise topraktan yeni bir ağacı, zeytin ağacını çıkarır.
Zeus, tereddüt etmeden kararını verir: At savaş içindir, zeytin ise barış. Kazanan Athena olur.
Herkes bilir ki, Akdeniz insanı için zeytinin bir meyve olmaktan öte sembolik bir değeri vardır. Onun mukaddes bir meyve olduğu konusunda neredeyse tüm dinler mutabakat kurmuşlardır. Yazıtlar, mitolojik hikayeler hep zeytinin kutsallığına işaret eder. Yine kutsal kitaplarda da onun adı geçer.
Zeytin, tarihe mal olmuş, mitlerde, literatürde adi gecen Anadolu, Phoeniks, Yunan, Etrusya ve Roma medeniyetlerindeki kahramanların hepsine tanıklık etmiştir. Tüm klasik medeniyetlerde muhteşem bir yeri ve ünü vardır.
Binlerce yıllık geçmişi ile birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan Anadolu topraklarının en eski konuğu 'Kutsal' zeytin ağacıdır. Halen 2000 yıldır yaşayan ve meyve veren ağaçları tarihe tanıklık etmektedir. Zeytin ve zeytinyağı kültüründe başından itibaren Anadolu, coğrafya olarak hep vardır. Zeytin ve zeytinyağlarımızın elde edildiği Homeros'un yurdu, tanrıların evi kutsal Ida Dağı, Milet, Efes, Foça, Klazomenai, Erythrai, Assos ve Troya ile zeytin ülkesi Anadolu'dur. Günümüzde hala kullanılmakta olan Zeytinyağı işleme tekniklerinden bazıları, 2500 yıl öncesinde antik Anadolu'da bulunmuş ve devrin üreticileri sadece kendilerinin ihtiyacını karşılamak için değil, dışarıya satma amacıyla da üretim yaptıkları anlaşılmıştır. Bunun en önemli kanıtı deniz aşırı ticaret esnasında batan gemilerden, günümüzde ortaya çıkarılarak sergilenen ve sevkıyatta kullandıkları anlaşılan amforalardır.
Zeytin, insan sağlığı ve güzelliğinin iksiri, efsanelerin tanığı, baş aktörü ve insan beslenmesinde önemli bir doğal üründür. Binlerce yıl yaşayabilen ağacı ile insanlığın uygarlığa ulaşma yolunda direncinin, zaferin, adaletin, barışın simgesi olan, dünyanın bu en sağlıklı gıdası, aynı zamanda Zeytinyağı denen mucizevi sıvının da ana maddesidir.
Zeytinyağının macerası da zeytine eşittir. Zeytin ve zeytinyağı insan uygarlığı ile birlikte var olmuş yol arkadaşlarıdır. Hatta tüm kaynaklar, zeytinin yenilen bir meyve olmadan önce yağı çıkarılan bir ham madde olduğu konusunda birleşiyor.
En basit anlatımıyla zeytin tanelerinin sıkılması sonucu elde edilen yenilebilir yağ olarak tarif edebileceğimiz zeytinyağı önce gecelerimizi aydınlattı, mabetlerimizi kutsadı, ruhumuzu rahatlattı. Sonra saçlarımızı, cildimizi güzelleştirdi; vücudumuzu ovdu, geliştirdi ve temizledi. Ve nihayet mutfağımızın baş tacı oldu.
Kökü tarih öncesine dayanan yabani zeytin ağacının kaç bin yaşında ve anayurdunun tam neresi olduğu konusunda arkeobotanikçiler, tarihçiler ve arkeologlar arasında bir görüş birliği yok. De Candolle ve Pelletier'ye göre, Anadolu, Suriye ve İran; kimine göre Girit, Yunanistan, belki de Kuzey Afrika, Atlas Dağları, Aşağı Mısır... Dahası, yabani zeytinin ilk kez nerede ve kimler tarafından ehlileştirildiği, nereden nereye yayıldığı konusunda da gene farklı görüşler söz konusu.
Peki, bundan binlerce yıl önce hangi insanoğlu, bu yabani ağacı aşılayarak daha bol, daha az acı, daha büyük ve yağlı zeytin taneleri elde etmeyi, yağını sıkarak günlük yaşamında kullanmayı başardı? Bilimsel olarak kimse kesinlikle bilemiyor, efsaneler dışında sadece varsayımlar söz konusu. Uluslararası saygınlığa sahip Dünya Zeytin Ansiklopedisi yazarı Jose M. Blazquez 'Zeytin yetiştiriciliği yaklaşık altı bin yıl önce Anadolu'da başlamıştır' görüşünü savunuyor ve bu bölgede eski dönemlerde yaşamış halklar içinde yalnızca Asur ve Babillilerin zeytincilikle ilgili bilgi sahibi olmadıklarına dikkat çekiyor. Ama zeytini ilk ehlileştirenler, üzüm, incir, nar, hurma gibi birçok meyva ağacının ilk yetiştirildiği uygarlıklar beşiği Önasya'da, Suriye ve İran'ın kesiştiği yayda oturanlar olsa gerek: Persler, Mezopotamyalılar ve büyük bir olasılıkla, Akdeniz'in doğusundan içeride Mezopotamya'ya kadar yayılan Suriyeli ve Filistinliler. Nitekim, Yakın Doğu'da zeytin yetiştirildiğine ilişkin en eski kalıntıların İsrail ve Ürdün'de kalkolitik döneme (M.Ö. 3700-3200) kadar gitmesi de bu tezi güçlendiriyor.
Zeytin ve Zeytinyağı Anadolu'dan yani şu an bizim olan topraklardan yayılmış, ama Anadolu bu kutsal meyveyi uzun yıllar ihmal etmiş. Bugün dünyanın en büyük zeytinyağı üreticisi yüzde 42 ile İspanya. Arkasından Yüzde 19 ile İtalya ve Yüzde 13 ile Yunanistan geliyor. Türkiye, Tunus ile birlikte dördüncü sırayı paylaşıyor, ama pazar payımız da hayli düşük; yüzde 6.
Son yıllarda daha bilinçli bir üretim ve pazarlama çalışmaları yapılıyor. Bu da ülkemiz açısından sevindirici bir gelişme.
SAKLAMA
Neredeyse her kazıdan çıkan amforalar ve saklama kapları, zeytinyağının antik anadolu medeniyetlerinde ne büyük yeri olduğunu açıkça ortaya koyuyor.
ZEYTİNYAĞI SABUNU
Esas olarak yoğun bir el emeğine ve ustalığa dayanan geleneksel yöntemle sabun üretimi zor ve zahmetli bir iş. Odun ateşiyle kaynatılan ve içine sabuncu sodası katılarak yapılan sabunlar da tıpkı zeytinyağı gibi sağlık vaat eden bir ürün.
SIKMA
Küçük teknolojik gelişmeler olsa da zeytinin sıkılarak zeytinyağına dönüştürülmesinde binlerce yıldır aynı temel kaideler geçerli.
Kayıt Tarihi : 19.10.2009 03:48:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Dergilerde yayınlanan yazılardan.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!