Bizim Eller
Şu ellere bir bakın, her şeyi karıştırır;
Necaset erbabıdır, her pisliğe bulaşır.
Münasebet fakiri, herkesle kırıştırır;
Engel tanımaz aşkı, tozlu rafa ulaşır.
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Osman hocam çok güzel bir şiir olmuş kutluyorum saygı ve selamlar...10
HANGİ EL ÖPÜLESİ ? DİYE SERBEST BİR ŞİİR YAZMIŞTIM. İÇERİĞİ BENZİYOR.
ALLAH'IN VERDİĞİ NİMETLERİ AKIL SÜZGECİNDEN GEÇİREREK İYİ ŞEYLERE KULLANMAYI BİLMEZSEK. CEZASINI SEFİL TABANLARIMIZ ÇEKER..
İBRETLİK BİR ŞİİRDİ . KUTLARIM.
ANADOLUMUN BEREKETLİ KALEMİ ŞAİR DOSTUM YÜREĞİNE EKTİĞİN EKİNİN BEREKETİ HER GÜN BİRAZ DAHA ARTSIN SEVDALI YÜREĞİNİ KUTLUYORUM SAYGILARIMLA
Şu ellere bir bakın, almasa da hep verir;
İddialı değildir, alkış için elemez.
Muhataba sokulmaz, hak edeni hep görür;
Sade Allah’tan ister, kuldan arzu dilemez.
KALEMİNİZE SAĞLIK USDAT
Şu ellere bir bakın, her şeyi karıştırır;
Necaset erbabıdır, her pisliğe bulaşır.
Münasebet fakiri, herkesle kırıştırır;
Engel tanımaz aşkı, tozlu rafa ulaşır.
Şu ellere bir bakın, kabarmış koltuk eli;
Sıkılıdır yumruğu, vuracak yeri bilmez.
Havaya düşman olur, suya dokunur yeli;
Koparınca zinciri, duracak yeri bilmez.
Şu ellere bir bakın, her an için arazi;
Ne taş tutar ne kaya, pamuk gibi yumuşak.
Tökezleyen görürse, olur kantar terazi;
Aslan kesilir aslan, yaka tutar bu yavşak.
Şu ellere bir bakın, açılışı sanadır;
Vermekten nefret eder, beleşçidir beleşçi.
Tek bildiği duası: ‘Rabbena hep bana’ dır;
Konargöçer bedava, helal bilmez üleşçi.
Şu ellere bir bakın, düzeltici durumda;
Şefkat dolu kucağı, sıcaklığı bir ana.
Yumruk atmaz kimseye, eleştiri yorumda;
Dümdüz etmez eğriyi, bulaşmaz ona buna.
Şu ellere bir bakın, hayır kurumu gibi;
Her yüke semer olur, nasır tutar her yanı.
Hissedilir ahvali, ekber durumu gibi;
Öpülesi bu eller, çeker de vermez canı.
Şu ellere bir bakın, almasa da hep verir;
İddialı değildir, alkış için elemez.
Muhataba sokulmaz, hak edeni hep görür;
Sade Allah’tan ister, kuldan arzu dilemez.
Şu ellere bir bakın, yıkık yürek dostudur;
Bırakın dostlarını, düşmana da rahmettir.
Dağılmışı toplayan, postu birlik postudur;
Okşar yetim başını, sanki adı Ahmet’tir.
Muhteşem bir şiir, sizi bütün kalbimle kutluyorum hocam, tam puan, ellerinize ve yüreğinize sağlık. Sevgi ve Saygılarımla.- Berkay Kur.
Şu ellere bir bakın, yıkık yürek dostudur;
Bırakın dostlarını, düşmana da rahmettir.
Dağılmışı toplayan, postu birlik postudur;
Okşar yetim başını, sanki adı Ahmet’tir.
HARİKA DA OLMUŞ ÜSTADIM
TAM PUANLA KUTLUYORM
KALEMİNİZE YÜREĞİNİZE SAĞLIK
SAYGILAR SELAM VE DUA İLE...ÖZCAN AKKUŞ
Güzeldi üstad. Beynimiz emreder, eller yapar değil mi? Tebrikler
harika bir çalışma, kutluyorum kaleminizi
tebriklerimle
Şu ellere bir bakın, kabarmış koltuk eli;
Sıkılıdır yumruğu, vuracak yeri bilmez.
Havaya düşman olur, suya dokunur yeli;
Koparınca zinciri, duracak yeri bilmez.
Günümüz insan tiplerini çok güzel dizelerle anlatmış olan şiirinizi büyük bir keyif alarak okudum.
Candan kutlarım.
Şu ellere bir bakın, her şeyi karıştırır;
Necaset erbabıdır, her pisliğe bulaşır.
Münasebet fakiri, herkesle kırıştırır;
Engel tanımaz aşkı, tozlu rafa ulaşır.
Şu ellere bir bakın, kabarmış koltuk eli;
Sıkılıdır yumruğu, vuracak yeri bilmez.
Havaya düşman olur, suya dokunur yeli;
Koparınca zinciri, duracak yeri bilmez.
Şu ellere bir bakın, her an için arazi;
Ne taş tutar ne kaya, pamuk gibi yumuşak.
Tökezleyen görürse, olur kantar terazi;
Aslan kesilir aslan, yaka tutar bu yavşak.
Şu ellere bir bakın, açılışı sanadır;
Vermekten nefret eder, beleşçidir beleşçi.
Tek bildiği duası: ‘Rabbena hep bana’ dır;
Konargöçer bedava, helal bilmez üleşçi.
Şu ellere bir bakın, düzeltici durumda;
Şefkat dolu kucağı, sıcaklığı bir ana.
Yumruk atmaz kimseye, eleştiri yorumda;
Dümdüz etmez eğriyi, bulaşmaz ona buna.
Şu ellere bir bakın, hayır kurumu gibi;
Her yüke semer olur, nasır tutar her yanı.
Hissedilir ahvali, ekber durumu gibi;
Öpülesi bu eller, çeker de vermez canı.
Şu ellere bir bakın, almasa da hep verir;
İddialı değildir, alkış için elemez.
Muhataba sokulmaz, hak edeni hep görür;
Sade Allah’tan ister, kuldan arzu dilemez.
Şu ellere bir bakın, yıkık yürek dostudur;
Bırakın dostlarını, düşmana da rahmettir.
Dağılmışı toplayan, postu birlik postudur;
Okşar yetim başını, sanki adı Ahmet’tir.
BÜTÜN KALBİMLE ALKIŞLIYORUM BU MÜKEMMELLİĞİ. KALEMİN DAİM OLSUN ÜSTAD. SAYGILAR...
Bu şiir ile ilgili 59 tane yorum bulunmakta