Rübaî
Aşkınla uyanmış yanmış mor dağlar
Sevdayla yıkanmış harlanmış bağlar
Dönmezse o gönlün sen kendin döndür
Bâkî kara gözden vay seller çağlar
Çocukluk, o derin ırmak çağrısı
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman
Devamını Oku
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman
Elbette ki, Hayyam bu alanda üstaddır, fakat sizin Rubaileriniz de hiç onu aratmıyor.. Harika olmuş.. Kutluyorum, yüreğiniz var olsun... Güneri Yıldız
Tebrikler Hocam. Gerçekten güzel bir çalışma.
edebiyatımızdan yine güzel bir örneği kaleme almışsınız,unutulmaya yüz tutan edebiyatımızdanörnekler çok güzel,yüreğine sağlık,tebrikler,tam puan
Emeğinizi kutlarım, bilgi verici paylaşımınızı da...Tebrik ve saygılarımla...
Öğretici bir şiir. Yorumlayanların yorumları şiir kadar öğretici. Teşekkür ederim hocam. Güzel bir çalışma. Sevgilerimle
Hayrullah kardeşiniz
TUĞRA--HOŞ GELDİN !
**************************************************
'Rübaî
Aşkınla uyanmış yanmış mor dağlar
Sevdayla yıkanmış harlanmış bağlar
Dönmezse o gönlün sen kendin döndür
Bâkî kara gözden vay seller çağlar
Bâkî: ağlayan
mef'ûlü/mefâ'îlün/mef'ûlün/fâ
Osman Öcal '
**
TUĞRA-]HOŞ GELDİN...
Yaklaşık üç senedir, Rübai'nin yeni - günümüze ve GÜLCE'mize uygun bir şeklini ortaya koyabilmek için çaba sarfedip duruyordum. Hattâ bu konuda Harun YİĞİT kardeşimle de uzun süreler müzakereler de yapmıştık. O'nun SERBEST şiir köklerine dayalı ancak HECE tekniğine uygun DÖRTLÜK nazım türünü olgunlaştırmaya çalışmaktaydım. Umarım, Harun YİĞİT Kardeşim'in o çalışmasını da olgunlaştırır, YENİ BİR NAZIM ŞEKLİ olarak ortaya atarız.
Gelelim, yukarıda sunduğum Osman ÖCAL kardeşimin RÜBAİ başlığı ile yayınladığı, aruzun (mef'ûlü/mefâ'îlün/mef'ûlün/fâ) kalıbıyla yazılmış dörtlüğüne.
TEKNİK İNCELEME
***********************
İlk bakışta bu dörtlük, evet bir RÜBAİ'dir, doğrudur. Ancak, mısraların dokusuna inildiğinde görülmektedir ki;
KAFİYE yapısı itibariyle YEPYENİ BİR NAZIM TÜRÜDÜR.
Şimdi, bakınız BEYİT var, tamam; DÖRTLÜK var, o da tamam. Ama her ikisinde de KAFİYE nerdedir? Mısra sonunda(şayet REDİF yoksa)dır değil mi?
Şiir tarihimizde kafiyenin serüvenine bakacak olursak, sözlü edebiyat döneminde, o OrtaAsya bozkırlarında, ozanlarımız kafiyelerini MISRA BAŞLARINDA, daha sonra da MISRA ORTALARINDA kullanmışlar. İslâmiyet'i, Millet olarak kabulümüzden sonra, kafiyemiz bu kere mısra sonuna gelmiş, yerleşmiş.
Hep düşündüm, araştırdım, denedim. Sonunda; KAFİYEYİ mısraın BAŞ TARAFINA ALAN VE VARSAĞI'mızı bugüne getiren YİĞİTCE NAZIM TÜRÜ'nü takdim ettik.
Acaba, kafiye MISRA ORTASINDA olsa,nasıl olur?
Bu konularda Harun YİĞİT' kardeşimin ÇILGINCA hastanedeki şiir denemeleri ve msn tartışmalarını da dikkate alıyor ve bir DÖRTLÜK veya BEŞLİK ortaya koyalım,ona da TUĞRA ismi verelim diye DÜŞÜNÜP, DÜŞÜNCELERİMİZİ olgunlaştırmaya gayret ediyorduk...
önce;
'Haydi Gel' başlıklı şiirimizde;
(Dili yok resimlerden ellialtı senedir
Kaç bayramdır BAKARIM GELECEKSİN diyerek
YIKARIM ellerimle ördüğüm duvarları
SİLECEKSİN diyerek yaşını gözlerimin
Ah
Seni
Bilmesem
Bilemesem;
Düşüp yollara
Diyar diyar gezer
Arardım izlerini…
Gelemezsin, gururun engel oluyor belli
Halâ aynı KANATLA GEZİYORSUN gökleri
İNATLA benden uzak mevsimleri yaşarsın
ÜZÜYORSUN bir tanem şairini nedense...
Dermanı ol, gel gayri ağrıyan dizlerimin !
Dili yok resimlerin SARARAN NEFESİNDEN...
MORARAN dudağımda bitmeyen ıslığımsın
SESİNDEN değişir de iklimimde hendese,
Kaybederim kendimi
Değişir kâinat,
Arar bulamam
Bende beni...
Nerdesin?
Haydi
Gel !...)
Denemelerini yapmış,ardından da bir 'ŞARKIMIZ' başlıklı bir şiirimde;
(Bağrımda ÇAĞLAYAN ırmağın sesi
Seninle AĞLAYAN gözün YAŞIDIR.
Başımı döndüren bu deli mevsim
Yürekler DAĞLAYAN hüzün İŞİDİR.
Gel anla sevgili halimi anla
Yanağımdan düşen aşk ATEŞİDİR.
......................Bilmem ki maziyi hatırlar mısın?
......................Sen de benim gibi hep yanar mısın?')
ŞEKLİNDE DENEMİŞTİM. Deniyor, denedikçe yol içinde yol buluyor, meseleyi olgunlaştırmaya çaba sarfediyordum. (Bu sebeple de bahse konu denemelerimi olgunlaşmadığı için korkmuş, antolojideki sayfama asmamış, www.gullukdergisi.com da bulunan forumdaki sayfamda yayınlamıştım)
Osman ÖCAL kardeşim, HIZIR GİBİ yetişti imdadıma. Benim HECE ile yapmak istediğimi, İŞTE ARUZ ile ve işte sonuç dercesine ortaya koydu da rahatladım...
**
Evet TUĞRA...
Neden TUĞRA?
Bir çeşit MÜHÜR yani.
Tek dörtlükte veya bir beşlikte ÖZ'ün ÖZÜNÜ sunan, söze İŞTE BU KADAR-SONUÇ BUDUR diyecek MÜHRÜ vuracak, kafiyesi (mısra ORTASINDA olacak) bir nazım şekli olsun TUĞRA diye...
Osman ÖCAL'ın yukarıda sunduğum dörtlüğü, tam sancılı dönemimizde düştü ufkumuza, düştü de güller açıldı yanımızda, yöremizde, dünyamızda... Kıvranan kalemimiz, dilimiz kurtuldu kelepçelerden. 'Binler yaşayasın Osman kardeşim. Vur tuğrayı sözün bittiği yere, at imzanı, işte bu kadar de, helal olsun sana, tebrik ediyorum.'
Peki ne var bu dörtlükte?
Gelin hep beraber inceleyelim.
1-Aruz'la yazılmış,
2-KAFİYE' mısranın HEM ORTASINDA ,hem de SONUNDA VAR.
3-Gönlümüz, 4. mısrada da ORTADA KAFİYE olsun isterdi.
4-'Aşkınla uYANMIŞ YANMIŞ mor (dağlar )
Sevdayla yıKANMIŞ harLANMIŞ (bağlar)
..........................................................(SERBEST)
................................................(çağlar)
Büyük harfle ve parantez içinde yazdığım kelimeler dikkatinizi çekti değil mi?
Yani;
...............(a)(a)...(b)
...............(a)(a)...(b)
.............................serbest
..........................(b)
Şeklindedir, öyle değil mi?
5-GÜLCE ARUZ çalışmamızda RÜBAİ aruz kalıpları konusunda demiştik ki:
'..........yalnız RÜBAİde kullanılan ve 'rübâi vezinleri' adıyla anılan 24 kalıp daha vardır. Bunlar 'hezec bahri'nden çıkmıştır. AHREB ve AHREM adı altında 12 kalıplık iki bölüme ayrılır. 'Mef'ûlü' parçasıyla başlayanlara AHREB, 'MEF'ÛLÜN' PARÇASIYLA BAŞLAYANLARA ahrem denir.
I-AHREB KALIPLARI
1-mef'ûlü /mefâ'ilün/mefâ'îlün/fâ
(-./.-.-/.-/-)
2-mef'ûlü/mefâ'ilün/mefâ'îlün/fa
(-./.-.-/.-/-)
3-mef'ûlü/mefâ'ilün/mefâ'ilü/fa'ûl
(-./.-.-/.-./.-)
4-mef'ûlü/mefâ'ilün/mefâ'îlü/fa'il
(-./.-.-/.-./.-)
5-mef'ûlü/mefâ'îlün/mef'ûlün/fâ
(-./.-/-/-)
6-mef'ûlü/mefâ'îlün/mef'ûlün/fa'
(-./.-/-/-)
7-mef'ûlü/mefâ'îlün/mef'ûlü/fa'ûl
(-./.-/-./.-)
8-mef'ûlü/mefâ'îlün/mef'ûlü/fa'il
(-./.-/-./.-)
9-mef'ûlü/mefâ'ilü/mefâ'îlün/fâ
(-./.-../.-/-)
10-mef'ûlü/mefâ'ilü/mefâ'îlün/fa'
(-./.-../.-/-)
11-mef'ûlü/mefâ'ilü/mefâ'îlü/fa'ûl
(-./.-../.-./.-)
12-mef'ûlü/mefâ'ilü/mefâ'îlü/fa'il
(-./.-../.-./.-)
II-AHREM KALIPLARI
1-mef'ûlün/fâ'ilün/mefâ'îlün/fâ
(-/-.-/.-/-)
2-mef'ûlün/fâ'ilün/mefâ'îlün/fa'
(-/-.-/.-/-)
3-mef'ûlün/fâ'ilün/mefâ'îlün/fa'ûl
(-/-.-/.-./.-)
4-mef'ûlün/fâ'ilün/mefâ'îlün/fa'il
(-/-.-/.-./.-)
5-mef'ûlün/mef'ûlün/mef'ûlün/fâ
(-/-/-/-)
6-mef'ûlün/mef'ûlün/mef'ûlün/fa'
(-/-/-/-)
7-mef'ûlün/mef'ûlün/mef'ûlü/fa'ûl
(-/-/-./.-)
8-mef'ûlün/mef'ûlün/mef'ûlün/fa'il
(-/-/-./.-)
9-mef'ûlün/mef'ûlü/mefâ'îlün/fâ'
(-/-./.-/-)
10-mef'ûlün/mef'ûlü/mefâ'îlün/fa'
(-/-./.-/-)
11-mef'ûlün/mef'ûlü/mefâ'îlü/fa'ûl
(-/-./.-./.-)
12-mef'ûlün/mef'ûlü/mefâ'îlü/fa'il
(-/-./.-./-)
Rübainin, KAFİYESİNİ ORTADA DA BULUNDURACAK şekli diye niteleyebileceğimiz, TUĞRA adını verdiğim Dörtlük-ki istenirse bu BEŞLİK de yapılabilir, 'mefulü' ile başlamış ve AHREB kalıp türünde bir çalışmadır.
6-HECE OLARAK İNCELEMESİ:
Aşkınla uyanmış/yanmış mor dağlar..........=6+5=11
Sevdayla yıkanmış/ harlanmış bağlar.........=6+5=11
Dönmezse o gönlün/ sen kendin döndür....=6+5=11
Bâkî kara gözden/ vay seller çağlar .........=6+5=11
7-O zaman, TUĞRA NAZIM TÜRÜ'nü gelişmeye açık olarak takdim edelim (grubumuza ve arkadaşlarımızın tetkikine sunup, uygun bulunur ise, ) GÜLCE'mizde YENİ BİR NAZIM TÜRÜ olarak kamu oyuyla paylaşalım, olmaz mı?
**
GÜLCE EDEBİYAT AKIMI
YENİ NAZIM TÜRÜ: TUĞRA
**************************************
1-Türk şiirine İran şiirinden giren ve RÜBAİ adıyla bildiğimiz şiir türünün yeni bir versiyonudur.
2-Aruz vezni ile ve Rübai'nin (ahreb-ahrem adı verilen) kalıplarıyla yazılır.
3-'Dörtlük' tarzında olup, şair dilerse bu türün 'beşlik' şeklinde de şiirini oluşturabilir.
4-En önemli özelliği KAFİYE yapısıdır. Kafiye hem mısraın ORTASINDA ve hem de SONUNDA olacaktır.
Şu şekildedir:
....................(a)....................(b)
....................(a)....................(b)
..........................................Serbest
....................(a)....................(b)
Gülce'mize 'TUĞRA' NAZIM TÜRÜNÜ KAZANDIRAN Şairimiz Osman ÖCAL'a tebriklerimi ve teşekkürlerimi sunuyorum.
Saygılarımla.
Mustafa CEYLAN
-
(Not:antoloji.com ' da galiba mesaj gönderirken sorun oluştu, GÜLCE grubumuza gönderemedim 'bu mesajı, ben de, şiirin altına, yorumlar kısmına yazarak, herkesle paylaşayım o zaman' diye düşündüm.)
Selamlar, saygılar...
Her tazın ÖRNEGINI görmek okumak ıcın sayfanıza gelemek yeterlı abıcığım harıkasınız tebrikler gönül dolusu selamlar
Sayın Öcal'ın sayfası başlı başına bir antoloji oldu.
Her türden manzum eserin örneğini burada bulabiliyoruz.
Şimdi de rubaînin özgün bir örneğin okumuş olduk.
Tebrikler ve teşekkürler Sayın Öcal.
yuregınıze ve emegınıze saglık ... guzel dızeler ... kutlarım kalemınızı ... saygılarımla ...
dua ve selametle
Kutluyorum.Başarı dileklerimle.
Saygı ve selamlarımla.
Bu şiir ile ilgili 33 tane yorum bulunmakta