Gülün Düşümdür (ARUZ VE HECE)
Efil efil esen şafak yelinde,
Tozar zülüflerin telin düşümdür.
Yakar siyah saçın belik belinde,
Yanakta bal kiraz alın düşümdür.
Neden halâ gelmedi, yoksa
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Devamını Oku
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Güzel bir çalışma,
kutluyorum.
Selam ve muhabbetle...
Sizin sayfalarınızı ziyaret edip nasiplenmek gerçekten çok ama çok güzel bir duygu..
Şiirinizin tekniği üzerinde Sn.Mustafa CEYLAN hocamızın yazdıklarını okudum, sonra şiirinizi tekrar okudum..
Hem sizinle, hem hocamızla, hemde sizleri okumanın verdiği keyifle Türk olmanın haklı gururunu yaşadım, iliklerime kadar..
Sağ olun var olun..
Tam puanımla listemde şiiriniz..
Selam ve sevgilerimle..
OSMAN ÖCAL'IN 'GÜLÜN DÜŞÜMDÜR' BAŞLIKLI ŞİİRİNİN
ŞİİR TEKNİĞİ BAKIMINDAN ANALİZİ
Mustafa CEYLAN
GÜLCE EDEBİYAT AKIMIMIZIN ÖNCÜLERİNDEN Osman ÖCAL'ın (Yeni Edebi Akım =GÜLCE) Grubumuzda yayınlanan, 'Gülün Düşümdür' başlıklı şiiri HECE-ARUZ vezinlerimiz ve şiir tarihimizdeki NAZIM TÜRLERİ bakımından incelenmesinin bir zaruret olduğu kanaatindeyim.
1-ARUZ VEZNİ BAKIMINDAN ANALİZ
-'Gülün Düşümdür' başlıklı şiir, aruz veznimizin (Mefâ’ilün Mefâ’ilün fe’ûlün) kalıbı ile yazılmıştır. Şiirde herhangi bir 'aruz kusuru' bulunmamaktadır.
-Şiirin kafiye yapısı:
-a
-b
-a
-b
*
-c
-c
-c
-b
dizilişindedir.
-Şiir 4 adet 4'lükten (Kıta) dan meydana gelmiştir.
-Şair 'Vuslatî' mahlasını şiirin son kıtasının 3. dizesinde tapşırmıştır.
-Şiir GÜLCE ARUZ diye isimlendirdiğimiz rahmetli İbrahim Alâettin GÖVSA'nın 'SEVMEK-SEVİLMEK' ölçüsü adını verdiği, Türk diliyle 'kolayca aruz vezinli şiir yazma tekniği' ile yazılmıştır.
Şimdi; gelelim, bizim DİVAN EDEBİYATIMIZda-Aruz dünyamızda bu YAPI' da bulunan şiir türlerini kısa olarak sunmaya.
-DİVAN EDEBİYATI'mızda DÖRTLÜKLERLE OLUŞAN NAZIM BİÇİMLERİ
A-TEK DÖRTLÜKLER
1-RÜBAİ
Ele aldığımız şiir TEK DÖRTLÜK'ten oluşmadığından inceleme dışında tutulmuştur.
2-TUYUĞ
TUYUĞ'DA tek dörtlük'le yazıldığından inceleme dışında tutulmuştur.
B-MUSAMMATLAR
1-MURABBA
'Murabba bent adı verilen 4 dizelik kıta(dörtlükler) lardan oluşur. Genellikle uyak düzeni şöyledir.
a-a-a-a /b-b-b-a/c-c-c-a/d-d-d-a....
ilk bendin, ilk 3 dizesi kendi aralarında uyaklı olabilir. Bu durumda uyak düzeni şöyle olur:
b-b-b-a/c-c-ca/d-d-d-a/e-e-e-a....
Yalnız dördüncü dizenin öteki bentlerin dördüncü dizesiyle UYAKLI OLMASI gerekir. Kimi zaman birinci bendin dördüncü dizesi öteki bentlerin dördüncü dizesi olarak yinelenir ve böylece bir NAKARAT meydana getirilir. Böyle murabbalara 'murabba't mütekerrir' denir. Uyak düzeni şöyle olur:
a-a-a-(a) / b-b-b-(a) /c-c-c-(a) /d-d-d-(a) ....
Kimi zaman da birbiriyle UYAKLI olan DÖRDÜNCÜ DİZELERİN sözleri HER BENTTE BAŞKA OLUR. Buna da 'murabba'-t müzdeviç' denir. Şairin mahlası son bendin herhangi bir dizesinde bulunur.
Murabba'nın bent sayısı 3-7 arasında değişir.
2-ŞARKI(Değildir)
3-TERBİ(Değildir)
BU DURUMDA, Osman ÖCAL'ın bu şiiri ARUZ BAKIMINDAN bir MURABBA' T MÜZDEVİÇ'tir.
TÜRK HALK EDEBİYATI' NDAKİ NAZIM TÜR ve BİÇİMLERİ BAKIMINDAN ANALİZ
1-MANİ (Değildir)
2-TÜRKÜ(Değildir)
3-KOŞMA
Halk edebiyatı nazım
biçimleri arasında en çok sevilen KOŞMA, 6+5=11 veya 4+4+3=11duraklı kalıbıyla yazılır.
BU BAKIMDAN, analiz ettiğimiz bu şiir 6+5=11 duraklı KALIBA UYGUNDUR.
4-Bu kalıpların karışık olarak kullanıldığı KOŞMA'lar da vardır. 4 dizeli bentlerden oluşur.Dörtlük sayısı en az üçtür. Genellikle 3 ile 5 arasında değişir. Dörtlük sayısı beşten fazla olan koşmalara da rastlanır. Uyak düzeni BİRİNCİ DÖRTLÜĞÜN DIŞINDA BÜTÜN DÖRTLÜKLERDE AYNIDIR. Uyak düzeni genellikle şöyledir:
b-a-b-a /c-c-c-a / d-d-d-a /....
İlk dörtlüğün uyak düzeni x-a-x-a / ya da b-b-b-a biçiminde de olabilir.
Şair koşmanın son dörtlüğünde mahlasını söyler.
Bu bakımdan da bu şiir bir KOŞMA türüdür.
-(4+3) yedili ve (4+4) sekizli kalıpla yazılmış koşmalar da vardır. Bunların koşma olarak gösterilmeleri ezgilerinden dolayıdır. Zaten, halk arasında özel bir ezgiyle okunan her hangi bir şiire de KOŞMA adı verilmektedir.
-Koşmalar genellikle LİRİK konularda yazılırlar. Aşk duyguları, üzüntüleri, acıları, sevgiliye kavuşma isteği, ayrılıktan yakınma, tabiatla ilgili türlü duydu ve düşünceler hep KOŞMA ile anlatılmıştır. Atasözleriyle işlenmiş, öğüt veren, talihten, kaderden yakınan konularda yazılmış koşmalar da vardır.
Bu bakımdan da analiz ettiğimiz şiir bir KOŞMA'dır.
-Karşılıklı konuşma biçiminde yazılmış koşmalar da vardır. DEDİM-DEDİ biçiminde yazılan şiirlere 'Mürâcaa' denilmektedir. Divan şiirinde de vardır. Bunlar genellikle sorulu cevaplı olarak düzenlenir.
-BÜTÜN BUNLARA İLAVETEN;
GENEL TİPTEKİ BU KOŞMA İLE BİÇİM YÖNÜNDEN aralarında özellikler bulunan KOŞMA ÇEŞİTLERİ de vardır. Ki bunlar şöyledir:
1-KOŞMA-ŞARKI
İlk dörtlüğün ikinci ve dördüncü dizesi öteki dörtlüklerde NAKARAT olarak yinelenen koşmalardır.
İncelediğimiz şiir, böyle bir ŞİİR DEĞİLDİR.
-TECNİS
Bütün uyakları CİNASLI olan koşmalara denir.
İncelediğimiz şiir, böyle bir ŞİİR DEĞİLDİR.
-MUSAMMAT KOŞMA
Dizelerinde İÇ UYAK bulunan koşmalara denir. Her dizenin sonundaki uyak, dize içinde belirli duraklarla yinelenir. DİVAN ŞİİRİNDE MUSAMMATlar EŞİT İKİ PARÇAYA AYRILABİLEN KALIPLARLA YAZILIR.
Musammat Gazel:
........................... /////.................................a (Matlâ)
............................/////...................................a
..........................b /////...................................b
..........................b /////...................................a
..........................c /////...................................c
..........................c /////...................................a
Bu durumda matlâ' dan sonra gelen beyitler, şu tarzda kafiyelenen birer dörtlük gibi ele alınabilir.
...................................b
...................................b
...................................b
...................................a
*
...................................c
...................................c
...................................c
...................................a
Musammat şiirlerin ayrıca, eşdeğerli vezinlerle yazılması şarttır ve musammat gazeller gibi musammat kasideler dahi vardır.
MUSAMMAT GAZEL ÖRNEĞİ
Beni candan usandırdı /cefâdan yâr usanmaz mı?
Felekler yandı âhımdan/ murâdım şem'i yanmaz mı?
Kamu bîmarına cânân/devâ-yı derd eder ihsân
Niçin kılmaz bana dermân/beni bîmâr sanmaz mı?
Şeb-i hicrân yanar cânım/ döker kan çeşm-i giryânım
Uyarur halkı efgaanım/kara bahtım uyanmaz mı?
Gül-i ruhsârına karşu/gözümden kanlu akar su
Habîbim fasl-ı güldür bu/akar sular bulanmaz mı?
....................................................................
....................................................................
Fuzulî rind-ü şeydâdır /hemîşe halka rüzvâdır
Sorun kim, bu ne sevdâdır / bu sevdâdan usanmaz mı?
(Fuzulî)
EVET,
İncelediğimiz Osman Öcal şiirini bu şiire benzer hale getirelim bakalım
olacak mı?
Efil efil esen şafak yelinde,/Tozar zülüflerin telin düşümdür.
Yakar siyah saçın belik belinde,/Yanakta bal kiraz alın düşümdür.
Kesildi dermanın kalınca atsız,/Yorulsa sevdalar uçar kanatsız,
Yürek ayazlamış kanar sanatsız,/Akıp durulmayan selin düşümdür.
Vuruldu gönlümüz celal yapından,/Bazen bakıp bakıp geçer kapından,
Kar etse kullanır ölüm hapından,/Şarapla sunduğun balın düşümdür.
Sarılmadan kalan derin yaramsın,/Buram buram tüten elik karamsın,
Ya Vuslatî sorar neden haramsın? /Öper dikenlerin gülün düşümdür.
ŞU HALDE incelediğimiz şiir BEYİT TARZINDA yazılmadığından bir musammat gazeL de değildir.
-Peki MUSAMMAT KOŞMA MI ACABA BU ŞİİR?
6+5=11 HECE ÖLÇÜSÜYLE YAZILMIŞTIR.
Kafiye dizilişi şöyledir:
b-a-b-a /c-c-c-a / d-d-d-a /....
Son dörtlükte mahlasını söylemiş midir? Evet söylemiştir.
Divan şiirindeki musammatlar gibi EŞİT İKİPARÇAYA AYRILMAMIŞ, ama, halk şiirindeki 6+5 duraklı, dörtlükle yazılmıştır.
O zaman HALK ŞİİRİMİZ BAKIMINDAN bu şiir MUSAMMAT KOŞMA'mıdır?
Sorumuzun cevabını bulmak için;
Musammat Koşma'ya edebiyat tarihimizden örnek verelim:
'Bir kâmet-i dirâz serv-i mümtâz
Özge işve-bâz pek elvanlıca
Dîdeleri şeh-bâz bir sâhib-i nâz
Gerdânı sîm-beyâz delikanlıca
..........................................
Bülbül gül-istansız durmaz efgansız
Gedâyî cânansız olamaz ansız
Yâr sevdim akransız ahde îmansız
Ne de pek îmansız ne îmanlıca
(Gedayî)
Dikkat edilirse Gedayî'nin örneğinde İÇ UYAK'LAR VARDIR. (Dirâz-mümtâz-işve-bâz /// vb)
O zaman Osman ÖCAL'ın bu şiiri MUSAMMAT KOŞMA da DEĞİLDİR.
4-AYAKLI KOŞMA
Koşmanın ilk dörtlüğünün ikinci ve dördücü, öteki dörtlüklerinin de yalnız dördüncü dizelerine ZİYADE eklemekle oluşan koşmaya denir. Ve ziyadeler 5 heceli olur.
Demek ki AYAKLI KOŞMA da değil bu şiir.
5-ZİNCİRLEME(ZİNCİR-BEND)
ZİNCİRLEME OLMADIĞINDAN İNCELEME DIŞINDA TUTULMUŞTUR.
6-DESTAN(Değildir)
7-SEMAİ(Değidir)
8-VARSAĞI(Değildir)
ŞİMDİGELELİM ARUZ ÖLÇÜSÜYLE YAZILAN HALK ŞİİRİ NAZIM BİÇİMLERİ BAKIMINDAN İNCELEMEYE
GÜLCE EDEBİYAT AKIMI olarak, 'Aruz' da, Serbest de, Hece' de bizim' diye yola çıkışımızın temel nedenlerinden birisi işte bu noktadır.
Bence ŞİİR, güzel ve kalıcı kelâm ile insanoğlunu ETKİLEME SANATLARI'ndan en önemlisidir.
Şair, yazdığı dizelerle, başta kendi içindeki 'ben' e enerji yükler, yani önce kendi kendini etkiler, sonra okuyan herkesin etkilenmesini ister. Aşk şiirleri, kahramanlık şiirleri, tasavvufi şiirler vb... hep bu etkilenmeden kaynaklanmıştır.
Peki ŞAİR ŞAİRDEN veya ŞİİR ŞİİRDEN ETKİLENİR Mİ?
ELBETTE ETKİLENİR...
Zira kelimelerle yüzyıllarca ayakta kalabilecek bir GÖKDELEN inşaa etme sanatı olan şiir, milletin ortak hâfızasının, ortak kelime hazinesinin amasız işçisidir. O hâfızadan, o hazineden inci tanelerini çıkarır çıkarır, gönül diliyle ışıl ışıl yapar ve şiirinin mimari yapısına monte eder. Kelime madem ki, milletin ortak değeridir, şüphesiz, bu ortak değeri, her şair kabiliyet ve kapasitesi oranında kullanacaktır. Kelimeler de insanlar gibidir. Zamana karşı dayanan, galip gelen kelimeler ve zamana yenik düşen kelimeler diye de ikiye ayırabiliriz de... Önemli olan GÜLCE'mizde ANLAŞILIR olmaktır.
Ancak, ETKİLENME dediğimizde, bir hususu daha zikretmeden geçemiyeceğim.Günümüzde İNTİHAL-HIRSIZLIK olayları o kadar fazlalaşmıştır ki, internetle bunun kontrolü dahi yapılamaz, frenlenemez duruma geldiğini de görüyor ve üzülüyoruz da.
Şair şairden etkilenecektir.
Aynen öyle de, HALK EDEBİYATI ŞAİRLERİMİZ-AŞIKLARIMIZ DİVAN ŞİİRİNDEN, DİVAN EDEBİYATI ŞAİRLERİMİZ DE HALK ŞİİRİNDEN ETKİLENMİŞLERDİR.
Şu kadarla ki, temel de DİVAN EDEBİYATININ nazım birimi BEYİT ve Halk Edebiyatımızın nazım birimi DÖRTLÜK, kendilerini mükemmel ve muhteşem zirvede hep tuta gelmişlerdir. GÜLCE EDEBİ AKIMI olarak, biz hem BEYİT ve hem de KITA(DÖRTLÜK) lerimize, asla sırt dönmeden, onları bozmadan, deforme etmeden, zirveden daha yukarılara çıkarıp, dünya şiiriyle buluşmaya talip bir hareketiz. Hem kendi şiirimize yeni heyecan,yeni ruh ve yeni yükseliş gövdeleri ve enerjileri getireceğiz ve hem de onu Dünya şiirinin ortasına bir GÜL YAĞMURU olarak yağdıracağız. Sevdamız bu...
O sebeple diyoruz ki, bu,BİZİM OLAN DEĞERLERİMİZDEN, BEYİT-ARUZ'umuzdan, KITA-Hecemizden veya SERBEST'imizden ÖZ' LERİNİ MUHAFAZA EDEREK,yeni terkipler ortaya atacak ve yeni nefes alanları çıkaracağız. Kıskaçlardan kurtaracağız şiirimizi ve özgür ufuklarda yükselmesini sağlayacağız diyoruz...
Evet, ETKİLENME dedik.
Halk şairleri, divan şiirlerinden etkilenerek, bellirli bir kaç BİÇİM ve KALIP' la ŞİİRLER de yazmışlardır. Bu durumun ortaya çıkmasında hep HECE-ARUZ KAVGASI yatmaktadır. Kendilerini bir çeşit ARİSTOKRAT-SARAYLI kabuleden Divan Şairleri, Lâle Devri bakışından kurtulamamışlar, Halk Şairlerini yaylada kalmış, cahil ve güçsüz şairler olarak ele almışlardır. Hani günümüzde bazılarının SERBEST ŞİİRE ŞİİR deyip de HECE ŞİİRİ'ne 23 NİSAN ŞİİRİ demesinden bir farkı yok. İşte bu sebeple, Halk şairleri, birkaç kalıp ve biçim almakla kalmayıp divan edebiyatı mazmunlarını da kullanmışlar, hattâ daha ileri giderek bu mazmunları HECE ÖLÇÜSÜYLE YAZDIKLARI şiirlere de sokmuşlardır.
Halk şiirindeki bu aruzlu biçimler sayıca azdır. Kalıplar da HER BİÇİMİN BİR TEK KALIBI olmak üzere 6'yı geçmez. Hattâ, halk ozanlarımızın kullandıkları aruzlarda bir çok hata ve ihmallere de rastlanabilmektedir. Ve tabii ki dil yanlışlıkları da ortaya çıkmıştır. Bu biçimler yalnız ÖLÇÜLERİNE GÖRE DEĞİL, EZGİLERİ de dikkate alınarak adlandırılır.
1-DİVAN
İncelediğimiz şiir DİVAN değildir. Zira divan ARUZUN (fâ'ilâtün /fâ'ilâtün /fâ'ilâtün /fâ'ilün) kalıbıyla yazılır. Saz şairlerimizce özel bir ezgi ile de okunur. Musammat olanları da vardır. Divana saz şairlerimiz DİVANİ de derler.
Gazel biçimindeki divanların uyak düzeni şöyledir:
a-a/x-a/x-a/x-a/...
Murabba biçimindeki divanların uyak düzeni genellikle şöyledir:
a-a-b-a/c-c-c-a/d-d-d-a/e-e-e-a....
İlk dörtlüğün uyak düzeni a-a-a-a, b-a-b-a, b-b-b-a biçimlerinde de olabilir.
Ayaklı Divan'da ise gene ZİYADE'ler vardır.
2-SEMAİ
Aruzun (mefâ'îlün /mefâ'îlün /mefâ'îlün /mefâ'îlün) kalıbıyla yazılan gazel, murabba, muhammes, müseddes biçimindeki şiirlere denir. Ayrı bir ezgiyle okunur. Uyak düzeni divanda olduğu gibidir.
Şu halde incelediğimiz şiir bir SEMAİ değildir.
3-KALENDERİ
Aruzun (mef''ûlü /mefâ'îlü/mefâ'îlü/fa'ûlün) kalıbıyla gazel, murabba, muhammes, müseddes biçiminde yazılan şiirlerdir. Özel bir ezgiyle okunurlar. Uyak düzeni divan ve semainin aynısıdır.
Şu halde incelediğimiz şiir bir KALENDERİ değildir.
4-SELİS
Aruzun (fe'ilâtün/fe'ilâtün/fe'ilâtün/fe'ilün) kalıbıyla yazılan gazellere denir. Murabba, muhammes, müseddes biçimiyle yazılmış selisler de vardır. Uyak düzeni, semai ve kalenderi'de olduğu gibidir.
Şu halde incelediğimiz şiir SELİS değildir.
5-SATRANÇ
Aruzun(müfte'ilün /müfte'ilün/müfte'ilün/müfte'ilün) kalıbıyla musammat gazel biçiminde yazılan şiirlere denir.
şu halde incelediğimzi şiir SATRANÇ da değildir.
6-VEZN-İ AHAR
Aruzun (müstef'ilâtün/müstef'ilâtün/müstef'ilâtün/müstef'ilâtün) kalıbıyla murabba biçimiyle yazılır. Uyak düzeni de murabbaya benzer. Her dizesi bir müstef'ilâtün parçasına uyan 4 söz öbeğine bölünmüştür. Birinci dizenin parçalarını dolduran sözler, sırasıyla ikinci, üçüncü ve dördüncü dizelerin ilk parçaları olarak yinelenir.Bu düzene göre birinci dize ile 4 dizenin birinci parçalarını dolduran sözler, yukarıdan aşağıya okunduğunda aynı olur. Bunun gibi, ikinci parçalar ikinci dize ile, üçüncü parçalar üçüncü dize ile, dördüncü parçalar dördüncü dize ile yukarıdan aşağıya okunduğunda aynıdır. Vezn- ahar'ın zincirleme biçiminde yazılanları da vardır. Hattâ, bentleri üç dize olan vezn-i âharlara da rastlanmıştır.
SONUÇ:
Yukarıdan beri ele aldığımız konular ışığında Osman ÖCAL kardeşimizin bu şiiri Aruz-Divan Edebiyatı bakımından Murabba't-Müzdeviç, Halk Edebiyatımız bakımından da bir koşma'dır.
PEKİ;
BU BİR ARUZ HECE BULUŞMASI MIDIR?
GÜLCE EDEBİ AKIMIMIZDA-Buluşma'dan maksat, şiir temelleri üzerinde yeni gövdeler, tarzlar, sesler, söylemlerle yükselmek için BİZİM OLAN DEĞERLERİ, onları bozmadan, gerektiğinde bir arada tutarak, onlardan hız ve ilham almak, yeniden yeni çıkarmaktır.
Nitekim buluşma ADINI VERDİĞİMİZ yeni nazım türü'nde, HECE ve SERBEST'İ BİR ARAYA GETİRDK, GÖRDÜK Kİ GÜZEL DE OLDU.Nasıl HALK OZANLARIMIZ, hani söyler, çalar, çalar da, araya bir öykü, bir dinlenme faslı atar; KÖROĞLU KOLLARI anlatımları örnektir- aynen öyle de bizim önerdiğimiz BULUŞMA' da HECE ile çağlayarak, gürül gürül gelen kelime ırmağını serbestte deltalara, düz ve serbest araziye almakta, adeta şiiri- mısraları dinlendirmekte, düz ovada şırıltılı akışına devam etmesini istemekteyiz.
Aynen bunun gibi HECE-SERBEST BULUŞMASI'na nasıl BULUŞMA adı verdi isek;
HAN DUVARLARI şiirinden ilhamla, Aruz-Gazel' e de yeni bir şekille(HECE-ARUZ/GAZEL) bir araya getirerek ve yeni bir nefes alanı oluşturduk ve adına GÜLİSTAN dedik.
İncelemekte olduğumuz Osman ÖCAL Kardeşime ait şiir;
6+5=11'lik hece vezniyle yazılmış bir koşmadır ve şairimiz şiirde seslerle dans ederek, hecelerin açık kapalılıklarına da dikkat ederek murabbat' müzdeviç yapmıştır.
GÜLCE' de ileri sürdüğümüz BULUŞMA' nın asıl maksadı bu değildir.
Buluşma, Ali ile Kemal'in biraraya gelerek, tokalaşması, aynı kervanda yürüyüşe katılmalarıdır. Veya bir başka deyimle; ülkemizde yaşayan herkesin-kökeni ne olursa olsun KARDEŞ olması, ÜLKE, BAYRAK ve MİLLİ DEĞERLERDE bir olması gibidir.Hiç bir zaman Çerkez bir vatandaşımızı Boşnak veya Zaza yapmaya zorlamadan, onu, kendi öz değerleri, felsefesi, yapısı içinde muhafaza ederek, el ele-gönül gönüle ülke için çaba sarfetmelerini sağlamak olarak düşünebiliriz. Buluşmadan maksadımız budur.
Bazen, çok başarılı HECE ŞİİRİ yazan şairlerin şiirlerini ele aldığımda gördüm ki, ses ve ritm-müzikalite, iç hanek o kadar mükemmel ki, aruz kalıplarıyla mukayese yaptığımda, o şahane hece şiirinin aynen aruzun bir kalıbına da uyumlu olduğunu gördüm. Osman Öcal kardeşim de HECE de süper bir kelime kuyumcusu. O halde KOŞMA olarak kaleme aldığı bu şiirin murabbat^' müzdeviç olması da gayet normaldir. Ama, yukarıda açıkladığımız gibi BULUŞMA değil, HECENİN SESTEKİ BAŞARISIDIR.
Türkülerimizdeki o iç ahenk, bizi yakalayıp götüren tınılar, sazın tezenesinden çıkan nağmeler, bunları düşünelim. Bir ağıt şiirini, oyun havası tarzında çalıp söyleyemezsiniz. İllâ ki, ona uygun olacaktır müzik yapısı da.
Kalıp, vezin, şekil şiirde sade bir vasıtadır.
Esas amaç için kullanılan bir araçtır.
Araçları amaç haline getirmeden, araçlarda restorasyon çalışmaları yaparak; şiir yolculuğumuzu sonsuzlara, gelecek zamanlara uzatacağız. Kalıcı şiir deyişimiz de bundan...
Unutmayalım ki;
Başarılı her hece şiirinde kesin bir MÜZİKALİTE-mükemmel SES UYUMU VARDIR. Ve her zaman da bir aruz kalıbına uyabilir veya uymayabilir de.
Üç çocuğun var diyelim, şiir, şairin evlâdıdır, o üç çocuğun üçünün de bakkal olacağını kestiremezsin. Biraz kadere, gen'lere, yetişme tarzı ve çevresel etkilere ve ailenin ufkuna, kültür değerlerine, eğitime vb de bakmak gerek ki, bazen ikinci çocuk profesör olur, üçüncüsü de hamal olabilir. Hayat nasılsa, şiirsel hayat da öyledir.
Dilerim, Osman Öcal kardeşim gibi ses ve kelime raksında başarılı olacak şiirler kaleme alırız.
Gökkubbede hoş sada bırakmak da kelimelerin sırrını çözmekle mümkün olacaktır.
Cümlenize selam ve saygılarımı sunuyorum.
Mustafa CEYLAN
*************************************
SON TEK CÜMLE:
Osman Öcal Kardeşimin bu şiiri, HECE de ARUZ' da öldü, TÜRK DİLİYLE ARUZ VEZİNLİ ŞİİR YAZILAMAZ diyenlere, ÖLMEDİĞİNİ ve ANA DİLİMİZ TÜRKÇE ile de şahane; hem de ARI-DURU-NEFİS aruz şiiri yazılabileceğini kanıtlayan bir şiirdir.
Teşekkürler, selamlar,saygılar...
Gülün Düşümdür (ARUZ VE HECE BULUŞMASI)
Gülün Düşümdür (ARUZ VE HECE BULUŞMASI)
Efil efil esen şafak yelinde,
Tozar zülüflerin telin düşümdür.
Yakar siyah saçın belik belinde,
Yanakta bal kiraz alın düşümdür.
Kesildi dermanın kalınca atsız,
Yorulsa sevdalar uçar kanatsız,
Yürek ayazlamış kanar sanatsız,
Akıp durulmayan selin düşümdür.
Vuruldu gönlümüz celal yapından,
Bazen bakıp bakıp geçer kapından,
Kar etse kullanır ölüm hapından,
Şarapla sunduğun balın düşümdür.
Sarılmadan kalan derin yaramsın,
Buram buram tüten elik karamsın,
Ya Vuslatî sorar neden haramsın?
Öper dikenlerin gülün düşümdür.
01.10.2008
Osman Öcal
Osman Öcal
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiirin hikayesi:
6+5=11 HECE VEZNİ
Mefâ’ilün Mefâ’ilün fe’ûlün= ARUZ VEZNİ
Sever misin Sever misin Severdim= SEVMEK-SEVİLMEK ÖLÇÜSÜ-TÜRKÇE ARUZ VEZNİ (İ.Alaettin GÖVSA METODU
***
osman hocam geleme sandım ama geldik işte sanırım yaralarımızı bir nebze sarmamız yien şiir ve şiir behçelerinden geçecek hayat devam ediyor ..
herşeye rağmen sevgi kazansın aslında öz de sevgidir herşeyin ilacı birde bunu insanlara anlatabilsek ..
insan olmak sevgi den geçer sevgi denen olgu bitmişse ki görünen o yakında sevgisiz bomboş bir toplum olacağız ve böyle gidersek çok canlar yanacak ..
neyse ..
Şiirin yine konuşmuş Can sevgi o kadar güzel birşey ki yürek knatları hep sevgiden yana rotası hep sevgiden yana olsun ..düşlerde olsa sevgiyi yürekde yaşatıbilmiş ya .. hissedebilmiş ya ..
eyvallah can güzeldi beğendim kutluyorum yüreğini
sevginini yüceliğini gördüm dizlerinde ..
Kardelende de yazdım ..
Kesildi dermanın kalınca atsız,
Yorulsa sevdalar uçar kanatsız,
Yürek ayazlamış kanar sanatsız,
Akıp durulmayan selin düşümdür.
Burda ki ''yorulsa sevdalar uçar kanatsız''
En çok dikkatimi çeken oldu ..sevginini gücü azmi diye nitelendirdim ne kadar doğru bilmiyorum ama vazgeçmemek sevda adına yola çıktı isek .. vazgeçmek olmamamalı yürek lugatında diye düşündüm ama belki bana öyle geldi ..
Tebrikler Can ..
Başarılı çalışmalarını devamını diliyorum ..
Aruz Vezni
hece vezni ile de yien bilgilerimizi tazeledik ..
okuldan biraz kalmıtı tazelendim de biraz araştırma yapsam iyi olur .. sayfana geldikçe araştırma isteğim artıyor. teşekkürler ..
tam puan +ant
Kusursuz ve birbirinden güzel çalışmalarını okumak büyük keyf başarılarının devamını diler gönülden kutlarım selamlarımla...
Sayın Öcal, Sayın Şair/e Kardeşlerim,
Söze başlamadan teslim edelim ki “düşümdür” redifli bu koşma, hece şiirinin bütün güzelliklerini içinde barındıran bir şiir. Biçim ve muhtevası ile dolu dolu bir şiir. Ayak, durak, uyak hepsi yerli yerinde.
Ancak kafamı karıştıran şurası oldu:
Hece / aruz buluşmasından murad edilen bu mudur? Hece / aruz buluşmasından maksadımız eğer 11 li bir hece şiirini aruza uydurmaksa bence buna hiç gerek yok.
Hece şiiri, 1000 yılı aşkındır bizim (Türklerin) nazım birimimizdir. Belki de en eski nazım birimimizdir. Başlangıcı Dede Korkut’a, belki ondan da eskilere gider.
Yukarıdaki şiiri; bir hece şiiri, bir koşma olarak okuduğumuzda hangi kusurunu ve eksikliğini bulduk ki bir de onu aruza uydurmağa çalışıyoruz. Eğer böyle düşünürsek Karacaoğlan’ı, Dadaloğlu’nu, Gevherî’yi, Emrah’ı silip atmamız gerekir. Başta onların şiirleri olmak üzere bütün hece şiirlerini kusurlu telâkki etmemiz gerekir. (ki buna hakkımız olduğunu sanmıyorum)
Hece şiiri; bizim yapı taşımız, hatta temel taşımızdır. O, zaten durağı ile uyağı ile ölçüleri ile en üst seviyede ve mütekâmil yapıdadır.
Aruz da bizimdir. Aslı Arap Edebiyatına ait olup oradan İran Edebiyatına ve oradan da bize intikal etmiş olmasına rağmen o da bizimdir. Arapçayı, Farsçayı ana dili gibi bilen kullanan, bu alanda ölümsüz eserler bırakan ecdadımız onu bizim yapmıştır. Orada Fuzûlî’nin, Bâkî’nin, Şeyh Gâlib’in, Yahya Kemal’in ve nihayet Arif Nihad’ın imzaları vardır.
Aruz şiirinin de kendine has özellikleri ve güzellikleri vardır. O, bire bir hece sayısına uymak zorunda da değildir. Orada ayrı bir musiki, ayrı bir nota’lama vardır. Onun içinde, bazen fark edemediğimiz diyezler, bemoller (imale ve zihaf) vardır. Üstelik onun nazım birimi dörtlük değil beyittir. Beyit, divan edebiyatının, aruz şiirinin değişmez nazım birimidir. Aruzla yazılmış dörtlükler/ rubailer olmakla beraber, aruzla yazılmış koşma yoktur olmamalıdır.
Şimdi soruyorum; bunda ısrar edersek aruzu bilmeyen halk âşıklarımız, ustalarımız, üstadlarımız, Veysellerimiz, Reyhanîlerimiz ne yapacaklar. “Kara Toprak” ı, “Erzurumlu Gelin” i kimler yazacak.
Durduk yerde, sanki hece şiiri tek başına yetersizmiş gibi, aruz şiiri kendi haliyle yetersizmiş gibi kalkıp bunları birleştirmek, hece şiirini bir de aruz kalıplarına uydurmak bence anlamlı değil. Hatta anlaşılır değil.
Sayın Öcal, sakın üzerine alma ve alınma. Benim söylediğim senin şahsınla veya şiirinle alâkalı değil. Genel bir bakıştır. Genel bir değerlendirmedir.
Sizin, YENİ NAZIM ÖNERİLERİ ne desteğinizi anlıyor ve alkışlıyorum. Ancak bu tarzı, yani “Aruz Hece Buluşması” diye adlandırılan bu tarzı, bir hece şiirini aruza uydurma veya bir aruz şiirin aynı zamanda heceye uydurma bana pek mantıklı gelmiyor. Bunu böyle savunur ve sürdürürsek her aruz şiirinin aynı zamanda bir hece şiiri olduğu gibi yanlış bir hükme varırız ki buna da hakkımız olduğunu sanmıyorum. (Her aruz şiiri aynı zamanda bir hece şiiri değildir)
Bu konu üzerinde Sayın Mustafa Ceylan Hocamızın da görüşlerini, kanaatlerini açıklamasını bekleyeceğim.
Aruz / hece buluşmasından belki HAN DUVARLARI gibi bir sentez şiir yapma, yaygınlaştırma anlaşılabilir. Cigalı Tecnis’te 11 li dörtlüklerin arasına cinaslı maniler konduğu gibi beyitlerin arasına hece ile yazılmış 8 li, 11 li dörtlükler konabilir. Bu, şaire; bir ifade rahatlığı da getirebilir. Düşüncesini tam açıklayabilmesi için bir boş alan da açabilir.
Tartışalım, görüşelim, kabul görecek tarzlar geliştirelim.
Biz bu yola çıktık. Daima en iyiye, en güzele. Kabul görecek olana. Kalıcı olana.
Güçlü kalemini, güzel koşmanı kutluyor, sayfana sevgilerimi bırakıyorum.
Ekrem Yalbuz
Cok teknık yazılan bırşiir kutlarım hocam saygılarımla
selami
Ustadan usta işi şiirler okumaya devam ediyoruz.Teşşekkürler bu güzel paylaşım için.
Sevgiyle kalın.
Ustaca kaleme alınmış güzel bir şiir gönülden kutlarım.sevgi saygılar sunarım...
Sevgili dostum
ŞAHANE bir buluşma. Fazla söz fazla gelir. 10
Vuruldu gönlümüz celal yapından,
Bazen bakıp bakıp geçer kapından,
Kar etse kullanır ölüm hapından,
Şarapla sunduğun balın düşümdür
Sağlık, huzur ve mutluluk hayatınızın ayrılmaz birer parçası olsun.
Sevgiler..
Âlimoğlu
Bu şiir ile ilgili 31 tane yorum bulunmakta