Küçücük şeylerdir insanı tanıtan, büyüten,sevdiren, aşka ve ayrılığa götüren.
Mesela, bakışından,susuşundan, gidişinden, bekleyişinden, sızısından, bir sözcüğünden tanımak mümkün. Özümüz de bir bir damla bir zerreden değil mi ki? Tesadüfe yer yok yaşantımızda. Her şey gerçeğine kaim.
-Meyil meyimler bizi. Aşk da öyle başlamaz mı ki?
-Küçük bir bakış, ilgi, sızı, ürperiş, isteyişle başlamıyor mu? Minimize edilmiş yaşamın son basamaklarındayım Ruhsu.
-Göğünde yıldızlar ağlıyor diye Mir’acına geldim. Küçük bir sızıntı bar sevi okyanusumda.Sol yanımdan fırlatıldı yüreğim göğüne.
-Kutsi bir akışın berraklarında lal olup salımı salına salına gelişine
Bıraktım.
-Sensizliğimi yeterince hakketmek için, beni sevdiğim kendime yürüdüm.İlk sarıldığın, ilk öptüğün, bütün ilklerini yaşadığın adam oldum.
Kendi kendime dedim:
…: Kabul.
-Makbul olana mağlup oldun. Muğlak ağlaklarda yaşadın durdun.Oysa gözlerinden seni nura çağıran perin vardı.Cennetini dünyana taşımıştı.
-Melekleriyle seni azaplardan koruyordu. Şeytanların tanlarında tanjantı hesaplanmamış hazlarda ne işin vardı ki?
-İşlemsiz işvelerde gecelerin paydası olup baş başka tenlerde bölüşmenin sağlaması olmaz ki?
-Şimdi bir kez daha aynı aynı atlasta seninle ömrümü boyamaya hazırlanan seni sevmeyi bırakmaya tutku gezginiyim.
-Egzotik tenler ülkesinden geldim. Her ten bir can yakarmış. Keşifsiz bir rüyanın gerçeği sensin. Dünyanın bütün güzellikleri seninle rengini verirmiş meğer.
Sevgi terazisine koydum bütün güzelleri senin tarafın ağır bastı.
-Yere mi yare mi bağlı bu sevi ağırlığın bilemedim.
Denge kendini şaşı yapmakta bu dengesiz rüyanın mucidi ben miyim?
Senin aşka kattığın bir havan vardı.İklimler orada başlardı işte.
Mevsimlerin öyküsü böyle başlardı. Mevsimsiz romanların böyle yazılırdı. Güzelim , emanetim, ummanlarımın umudu..
Paramparça oldu bir aşk üstü damlaların .Yüreğim ıslandı diye denizler ağladı kurak sevgilerde.
-Kıyısız bıraktığın özlemlerin sonrasızlığı dilinden dilsiz köprüler kurdular. İçimdeki kurtlar geçip durdular hazan ülkesine. Kedere yenilmeden seni beklediler.
-Yüreğime kendi t’enekelerini takıp raksa dalan perilerin perlerinde taşınmaz oldu dünya.
-T’enime dokunmak aşktan sayıldı. Artık dokunmatik telefonlar kadar rahat dokunuşlar yaşıyoruz. Yasaklı elmalar süpermarketlerde satılmaya başlandı.İndirimli haz günlerinde daha ucuza alındı öylesine yaşanırlık.Doyumsuzluk işportaya kadar düştü.Düşlerimize kadar kirlendik modern algılar aralığında. Haz çerçiliği yapıp durduk üstelik mutluca.
Cennetinden atılalı her yar yapma cennetini sundu.
-Örselendi isimsiz hayıflar gölgesinde. Kendime gelmeyi bekleyemedim. Ben de meğer istekli bir kelebek gibi üç günlük dünya var diye üç günü üç bin gibi yaşamaya dalmışım
-Oysa sen sevdanın okyanus derinliğiydin oraya gelmek zordu; ama içsel Yunuslarla kolaydı yeni anladım Ruhsu.
-Cevap veremeyecek cevaplarım susulacakları astı bahtımın duvarına.
*Bir çocuğun diline seslendim.Dünya mı şeker mi diye. Çocuk şeker dedi. Mutluluk onun için ya bir şeker ya da oyuncaktı. Dedim çocuk benim oyuncağım aşk oldum, haydi beni çocuk yap hayata.
Çocuk:
-Şekerim nerde?
Dedim ki:
-Biraz daha büyü be çocuk sevdiğin şekerin olacak.
Çocuk:
-Oyuncaklarım nerde?
Dedim ki:
Onun sevdası, sevgisi, sefası, cefası, göz yaşları, hüznü, tutkusu sana oyuncak olacak.
-Hani en güzel oyuncağın kırılınca ağlarsın ya şimdi de can kırıkların olacak o zaman ağlarsın hem de yanında seni susturacak annen olmayacak.
Çocuk:
-Anne, oyuncağım nerde?
Dedim ki :
-Çocuk, kadınlığın yüzde doksan dokuzu anneliktir.Yüzde biri de bütün hayat.
Çocuk sustu,içimdeki çocuk sustu. Bir anne ve aşk imgesinde köşemizi çekilip arayışı bekledik Ruhsu.
-Ve Bağdat hantalı gibi bir kelebeği oynadım. Hani Bağdat Hantalı
…: Acından ölmek üzere bir hurma ağacının dibinde.O kadar hantal ki elini sallasa hurma düşer, elini uzatsa yine birkaç hurma yakalar; ama hantallık işte.
-Acından Ya Rabbim bir hurma olsa da yesem. Derken bir hurma ağzının altındaki elmacık çukuruna düşer.
Ya Rabbim bir olsa da ağzıma koysa …
-İşte sevgilim inan ben de senin gözlerine bakarak yeniden seni seviyorum diyemeyecek kadar Bağdat Hantalı olup kelebek gibi üç günlük ömrün ortasında orta sıçan oynuyorum.
-Beni de bensizliği de gelip yakalaman gerek Ruhsu.
“Ben nerde bir çift göz gördümse
Tuttum onu güzelce sana tamamladım”
Cemal Süreya
Hayrettin TaylanKayıt Tarihi : 16.6.2012 14:46:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!