Bir sevda balıydı ihtirasla dudağıma sürdüğün,
Zıpkın duruşlarım alev oldu, patladı her yerinden
Yitirdim aklımı, sevmelere durdum seni yeniden
Kutsal bir yaş oldun, aktın nehirler gibi gözlerimden
Gökyüzüne asırlardır savrulan nice sevdaların küllerinden doğarak bugünlere ulaştık biz. Leyla ile Mecnun'un yüce sevdasını içimizde yaşatarak efsaneye dönüştük. Aynı kalıpta biçimlendik, aynı küplerde dinlendik ve aynı lâbirentlerden geçerek birbirimizi bulduk. Acımızın ovalarından nice hasatlar verdik, nice nice sevdalara rehber olduk ve bu ölümsüz sevdayı yaşatarak bir olmazı gerçekleştirdik.
Kimi anlarda içimizi daraltan, bizi bizden ayıran zincirlerden kurtulduğumuzda, dayanılmaz bir ihtirasın yelesinden tutup kaçardık ıssızlara. Dört mevsimi aynı anda yaşayıp kuşlara yem atardık birlikte. Gizli bir kederle iç çeker, küçücük dünyamızda büyük hesaplar yapardık biz. Çılgıncasına akıp giden zamana küfürler edip yedeğimizdeki umutlara adaklar bağlardık. O anda taş kesilirdi zaman. O anda yaşam fırçamız mutlu gezintiler yapardı tualimizin üzerinde.
Gözyaşlarımız masmavi denizlere döküle döküle, feryatlarımızın yankıları dağları eze eze, ruhumuzdaki çiçekler yemyeşil topraklarda geze geze güneşe köprüler kurduk her mevsimde. Sevdamızın yargılarından kementler atıp gökyüzüne sevinçlerimizi sallandırdık, özlemlerimizi dipsiz kuyularda sakladık ve çılgıncasına akan bir zaman tünelinde hiç kaybolmadan birbirimizi bulduk.
Al beni benden, ya da kendini ver bana. Bir yangın yerine at gövdemi. Öpüşlerinle, sarılışlarınla ve kokunla götür rüyalar alemine. Dağla gözlerimi, bağla ellerimi, kopar düşlerimi. Senin düşlerinde kalayım bir tek. Gece gibi ört saçlarını üzerime, dudaklarının panzehir iksirlerini sür çatlamış dudaklarıma. Sevdanın balçığıyla sıva cehennem yalnızlıklarımı. Yüreğimdeki buzları çöz sıcacık gülüşlerinle.
Güneş değil karartan yüreklerimizi sevdalım. Boğulmuşsak buncadır, bil ki yanlış düşüncelerdendir. Uzak anıları çağıramadan yaşamışız buncadır şu kaypak yerkürede. Tenimiz ayrılığa alışık düşmüş, hüzün yağmış yıllardır üzerimize ve örtmüş saçaklarımızı. Boy veremeden, güdük kalmışız şu yalan yerkürede.
Ağlayışlarımız bitince, sularımız aka aka durulunca, sırtımızdaki ağrıları daha derinden hissetmeye başlayınca ince ve yalın bir su gibi akarsın şiirlerime, bir hançer gibi sokulur vurursun yüreğime. Kumru duruşlum, seher yelim, serçe bakışlım. Sevdam çalsın yüreğini, gireyim düşlerine. Yağmurların hiç dinmediği bir evrende, masmavi bir gök olsun eşsiz yüreğinde. Ben gözlerinin buğusunda seyrettim gökyüzünü. Suyun akışında buldum aşkının çiçeklerini.
Bir sevda balıydı ihtirasla dudağıma sürdüğün, zıpkın duruşlarım alev oldu, patladı her yerinden Yitirdim aklımı, sevmelere durdum seni yeniden. Kutsal bir yaş oldun, aktın nehirler gibi gözlerimden. Bundan böyle kimse susturamaz, kimse önleyemez seni sevmelerimi. Ben ki, yüzlerce şiirin irininden sıvamışım seni yüreğime. İkimizin türküsü ateşin kollarında tutuşsa da hiç kimse susturamacak türkülerimizi. Seninle ben, yıllar sonra bulduk birbirimizi ve savurduk gökyüzüne sevda küllerimizi.
Kayıt Tarihi : 16.6.2005 11:30:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!