SUYLA KONUŞMA
çağlaya çağlaya su diyor ki bana
yastığım dağdır benim, yatağım ova
çocuktum anlamadım, gözyaşımı verdim suya
köpürdükçe taşladım ardından
baharda koşuşan bir tay gibiydim
bir bir ezip de geçerken derdimi
bilemezdim çocukluğumu ezdiğimi
ne çabuk büyüdüm, ne çabuk yaşlandım
anlamadım, derdin içindeydi dermanı,
dert bu dert, karşısındakini anlama derdi
çocuğu, erkeği, kadını… toprağı, suyu, güneşi
su kabardı yol uzadı önümde yükseldi dağ
Munzur gibi darda kaldım, çözemedim
yükselen bentlerin arkasında biriktim,
bilirim dosta yazsam halimi, ezilirdi altında
ve gözümden kaçırırdı gözünü
sevdaya vuruldum, gezgini oldum sevinin
hayvanı hayvan, insanı insan bildim yürüdüm
ya medet, ya ali desem ne yazar
bu toprakta bedenden ağırdır kurşun
ağladım, güldüm, coştum
dinmeyen fırtınaları tuttum içimde
taşla-toprakla, ağaçla-suyla konuştum
yıldız yumruk altında bir çocuk, doğurdum
sazın telinde sınadım sesimi
altından geçtim aşamadığım dağların
sessizce eteklerinden gül kokladım diye
zirvesine baktım dağların övündüm
yamacından indim kör boğaz
söğüt ağaçları tutmuş toprağı
keskin, sert kayalar örmüş yolumu
bilemedim kaçıncı hasretimdir ayakta
eğildim içtim suyumu süt gibi kaynağından
yanımda ötüşüp uçtu kuşlar
bir çocuk baktı, bir ben, bir gül
selam verdim geçtim başımla
kızıl bir şafağa umut ektim yeniden
ılık esen bir yeldi geldi çaldı kapımı
akşam oldu, gün dönüp sırtını gittiğinde
ay saklandı övündüğüm dağların ardına
bulut oldu gece doluyla döndü üstüme
yalnızdım artık, yapayalnız
gözlerim bağlandığında elin elleriyle
su ve kızgın demir aldı aklımı
demir nasıl çeliğe dönerse
insan da öyle insan olurdu dedi su
kanım dondu, kurudu gözümün yaşı
bazen karanlık da öğretirdi
güneşi içmeyen tohumun cılız olur bacağı
yeşerir boy atardı ama başını eğerdi
ben derdimi serdim yere, diken oldu battı cana
bir umut Munzur’a yazdım, bir umut
Munzur ki tanıktı gözü yaşlı kadına
taştan taşa vurdu derdimi, dişten dişe verdi
gören görmüştü artık, çıkarıp atarken içinden
can doğduğunda, koynundaydım bir canın
göğsünde birleşti ellerim
ince ince güleceğim yerde
ağladım dostlarım, hasretle ağladım
bir gün baktım güneş batmış
kızıl bir gurup bırakmış ardına
derdimi saran kaçıncı sözdü, yarama sürülen
su dedi ki bana, insan olanda insan
ışıkta çağlamak kadar can
karanlıkta akmak da yol aldırır adama
(adsız fırtınalar doğuyor)
Kayıt Tarihi : 2.11.2008 02:49:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
su diyor ki bana çağlaya çağlaya yastığım dağdır benim, yatağım ova çocuktum anlayamadım, gözyaşımı verdim suya taşladım

yastığım dağdır benim, yatağım ova
çocuktum anlayamadım, gözyaşımı verdim suya
taşladım
................/Başlangıcı,gidişatı ve finaliyle soluksuz okuduğum dizeler...Emeğine sağlık şair.Selam ve saygılarımla.
kurşun benden ağır gelir
ağladım, güldüm, coştum
taş-toprakla, ağaçla-suyla konuştum
yıldız yumruk altında bir çocuk doğurdum
bağlamaya ses verdim sesimi sınadım
aşamadığım bir dağın altından geçtim '
Medet deyip çok çağırdım Ali'yi
Ne kendisi geldi ne sesi geldi
Görünüyor ki insan yapması gerekeni kendi yapmalı. 'godot' u beklemek kimseye birşey kazandırmıyor. Sosyal düzensizliği düzeltmek olağanüstü kişilerle değil, kendi çabamızla gerçekleşir. Güzel bir şiir,kutluyorum. Selamlar...
şiirinizi çok beğendim. Uzun ama hiç sıkmayan akıcı, anlamlı, imgeli... Saygılar
TÜM YORUMLAR (3)