süveyda
bitmeyen kefareti bilmem hangi günahın
öfkesi dinmiyor sevgili allah’ın
bahtımdır bu süveyda
bu yüzden çatıktır kaşlarım
gövdemi değil başımı koyacak davalarım olmadı senin yüzünden
beceremiyorum yaşamayı
bu nasıl bir işgaldir topraklarımı kurşun geçirmez
halbuki hayat taze bir sevda kadar güzeldir
oysa benim isyan edecek cesaretim yok aşka ve devlete
ahraz nutuklar çekiyorum topluma ve dünyaya dair
gidilecek yollar arıyorum yastığımdan
hepsi uzun ve dolaşık
bir gelinin duvağıyla asıyorlar beni süveyda
düğün dernek çatılınca bir yaz akşamı
belindeki kuşağa parmaklarımdan kan damlar
kim ne yapsın benim solgun yüzümü
yerlere düşen omuzlarımı kim toplasın kaldırımlardan
hangi selanın hüznü utandırsın beni hüznümden
şakağım bu kadar yakınken erken bir tetiğe
şehrin hangi günahından kaçıp
hangi dervişin dergâhına yüz süreyim
bir ihtiyarın titreyen buruşuk ellerinde
kaç sevdanın izini süreyim
sahi ben kaç sevdanın mağlubuyum süveyda
annem hiç bilmedi
bir yaz akşamı düğün dernek çatılır bir yerlerde
bir asker hudutta kalbinden vurulur
cebinde nişanlısından bir resimle
modern zamanlar öldürürken orta doğu’da anneleri
ki anneler sadece ölürken üzerler çocuklarını
ummuyorum artık güzel zamanlar
çünkü onlar gitmekle bilinirler gelmekle değil
dünya bir kambur gibi büyütürken bunca kötülüğü sırtında
ve beline sarılınca kırmızı kuşak
aşklar ve sofralar hep yarım kalır
Bir yaz akşamı avuçların yüzümü yuğmaz benim
sahibine ulaşmayan bir mektubun acısı gibi
hüzünler uzar
mevsim olur
yaz- 2024 / istanbul
Kayıt Tarihi : 5.8.2024 12:35:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!