Süveyda!
Sevdan dipsiz diplerime düştü,
Hayalin altından düştü altın rengi gülüşlerin.
Tohumlar yüklendi yüklerini ve gitti,
Topraklara karıştı gümüş tenli yüzünle.
Çek ellerini yakamdan Süveyda,
Sesin bir başka boğuk, duyulmaz oldu çığlıkları gözlerinin.
Semalara çekildi bakır sevdan hüzünle, çek ellerini Süveyda çek...
Sana her doğruluşumda
Soluğunu hissediyorsam da hala yüreğimde,
Sensizliğin hiç bir yanına adımların gelmez oldu,
Sırça bakışların hüzünle uzaktan bakar oldu.
Süveyda!
Vahşi gibi bakma gözlerime uzaklardan,
Sızıyla bilirsin ki sen,
En çok da sen bilirsin Süveyda,
Vahşi kadar kimsede dağları aşmadı Aşk,
Vahşi kadar kimsede donuk kalmadı hiç.
Saçlarını çek yüzünden Süveyda,
En çok da yüzüne düşer oldu kum saatinin kumları,
En çok da yüreğini kapladı, bir gözlerin kaldı senden.
Nefes alsam kum kaçar oldu gözlerime,
Sahrada bir fırtına sardı her yanımı,
Seraplar siler oldu bu kez düşünün izlerini.
Süveyda, Aşka açılan kapıların eşiklerinden bakma gözlerime,
Sabırla bilirsin ki sen,
Vahşi kadar kimsede öksüz kalmadı Aşk.
Aşk en güzel zamanlara biriktirdi vuslatlarını,
Vahşide kaldı bu kez tüm bakışlar hasretle.
Söyle Süveyda hangi iklimlerde dolanır oldun umarsız,
İsralardan hiç gelmezken bir vardın ve yok oldun,
Nuh tufanını anlatıp da gemilere el salladın ardından.
Kisra’nın saraylarında esir oldun ve sır kustun,
Söyle Süveyda hangi iklimlerde dolanır oldun.
Söyle Süveyda yalan da söyle istersen,
Son yalanın ilkini de yuttuğu zamanlardan.
Yangından arta kalan kara ellerinde yüreğinle,
Diz çök ve bir seranat da sen yak en içlisinden.
Düştüğün her yüreği kararttığın gibi yak,
Savrulsun külleri melodilerle güneşine.
Bak Süveyda!
Akrep sırtında kum saatiyle dolanıyor,
Saatler kırık, camları çatırdıyor.
Yelini bile kovmuş yelkovan o hışımla,
Yollara düşmüş akrep kumlarını izliyor.
Sahi Süveyda,
Yüzüne düşüyor kum saatinin kumları,
Gözlerine de değer oldu, akrep seni arıyor.
Ağlama Süveyda,
Çamur olmasın toprakların,
Gök ağlasın ardından,
Mor zambakların büyüsün sonra bedeninden.
Bilirsin Süveyda,
Vahşiyi bilirsin sen,
Kara kumlar dolduğu vakit gözlere,
Akrep sobeleyince zamanını,
Vahşinin bayram gününe kavuşur Aşk hamalları.
Haydi Süveyda,
Yangından arta kalan kara ellerinde yüreğinle,
Diz çök ve bir seranat yak son kez bana.
Gözlerim kapanıyor Süveyda,
Acının iklimlerinde değilsem de artık,
Sana bir daha uyanamayacaksam da,
Gözlerim sonsuz açık kalacaksa da sende...
Gözlerim kapanıyor Süveyda,
Ellerin buz gibi, üşüme de,
Haydi, bir seranat yak son kez,
Yüreğin ellerinde,
Topraklar yüzünde,
Ve ben sobelendim Sü-vey-da...
Vildan ERTUĞRUL
Vildan ErtuğrulKayıt Tarihi : 6.12.2018 23:01:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Yarım kalan bir delilik yolu idi bu yol, mecnunluğa açılan bir kapı, bahara aralanan fakat kışın deli rüzgarlarına açılan bir kapı, bir yığın gizem barındıran hatıralar yığını, anlatılsa da alfabelerin asla yetemeyeceği, hatta zihnin ve kalbin dahi artık tasavvur dahi edemeyeceği düşündükçe aklı evrenin dışına değin götürürp çıldırtacak dereceye getiren bir haldir o ; süveyda.... öznesi sürekli değişen satırlar barındırır süveyda; bir ben olursun, bir sen olursun ve bakarsın "O" sandığın oluvermişsindir. tek gerçek kalır geriye damıtılmış her şeyden : Onun gözlerinden yansıyan yaratıcı, kendine bile istetmez onu, o bambaşkalık hiç bir kimsenin, Sen'in bile haketmeyeceğin ulaşılmazdır çünkü...
![Vildan Ertuğrul](https://www.antoloji.com/i/siir/2018/12/06/suveyda-47.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!