SÜVARİSİ TUTMUŞTU RÜZGÂRIN YELESİNDEN
Sen ki
Bilmiyorsun ama
Tepeden tırnağa sevgisin.
Korkularınla yüzleşmek
Korkuluklarla hesaplaşmadan
Sevdanla sevişmeden
Nasıl güzelleşebilir
Nasıl yeşerebilirsin
Bırak şu bildik,
Şu tanıdık,
Kokuşmuş
Ve kokutulmuş şeyleri.
Ne varsa
Korkudan kinden
Kötülükten yana
Kır zincirini,
Ne verdi sana,
Değiştir şu gözünü,
Glokomlularca bakma yarına:
Genişlet ufkunu, görüşünü.
Bırak kendini yazgının rüzgârına,
Yelken aç esrarın diyarına.
Terk et kuru kalabalığın izini.
Teslim etme düşlerini korkularına.
Bırakma düşlerini,
Çocuk hayallerini.
Kır dümenini bulutların kucağına,
Yürü yeni dünyalara.
Yelken aç yeni sevdalara.
Olduğun yerde paslanmak yerine.
Demir al
Aletse et bahtının rüzgârına.
Yeni hayallere 'Aleste! '
Bir şarkı tuttur
Okyanusun tam orta yerinde.
Şaha kalksın yüreğindeki
Uysal tay yavrusu.
‘Heleee! ’ çek, nara at,
De ki:
Geliyorum bekle hayat
Dörtnala sür atını
Her gün ayrı bir sevdaya.
Yürü olaşmak için Nirvana’ya
Davullar çalsın yüreğinde,
Yüreğin ağzına gelsin,
Yaşarken yengiyi de, yenilgiyi de.
Tadına varsın savaşın ve zaferin;
Tadına varsın talan etmenin
ve talan olmanın.
Tanrı yaratmışsa sev diye
Yerinde çürümek niye?
Sıyır,
Soy at
Bir paçavra gibi fırlat
Şu sana giydirilmiş olanı.
Uyan her gün bir başka rüyayla,
Unut,
Yüreğini sıkanı
Ezberletilmiş olanı.
Günaydın de başka dünyaya
.
Şu benim dediklerinin,
Şu mutluluk dediklerinin hepsi yalan.
Çıkar yüreğinin derinliklerinden
Sen olanı, senin olanı.
Bürün kendi suretine,
Yalan üzerine kurulmuş dünyan.
Uçur göklere
Rüyalarını, çocuk hayallerini.
Su yürüsün yürekten;
Gövdene,
Kuruyan dallarına.
Yak at şu yaranma maskeni suratından.
Bir pencere aç yüreğinin dört yanına,
Dağların uğultusu,
Baharın coşkusu,
Denizlerin ışıltısı,
Kuşların cıvıltısı dolsun odana.
Bir pencere aç tavana
Gürül gürül yıldızlar,
Yaşamın yedi rengi dolsun
Korkuların karanlığına.
Patlat yüreğine dolan irini, cerahati;
Acısın korkma.
Bir bıçak at o kist yumağına;
O acı, doğacak olanın sancısıdır unutma.
Hangi maske düşmez,
Hangi korku, ölümden asil ki
Hangi kışın sonu bahar değil ki;
Hangi yağmurdan sonra
Ebemkuşağından
Lekimşahtan köprüler kurulmaz ki.
Sür atını dağlara bayırlara.
Çıngılar sıçrasın nallarından.
Köpükler saçılsın sağrısından
Rüzgâr savursun saçlarını,
Buğday dalgalarıyla yarışsın.
Güneş karartsın yüzünü,
Kamaştırsın
Kör etsin hızın görenin gözünü.
Saçların rüzgâra karışsın,
Tut rüzgârın yelesinden.
Gülüşün nar gibi yarılsın.
Hem de
Tam orta yerinden
Göze al atınla beraber yuvarlanmayı.
Bir yardan, bir uçurumdan
Kaybın ne ola ki,
Yüzüne vuran rüzgârdan gayrı.
Bırak şunun bunun hasımlığını,
‘El ne der! ’i bırak
Sen, içinde ki düşmana;
Sen asıl
Senin, sana ne dediğine bak.
Kır kafesini,
Korkularını, maskelerini yak at.
Sür atını dörtnala
Kapıp yazgının dizginini,
Ve yapmak gerekeni yap.
Değişme,
Teslim etme özgürlüğünü;
Eteğinden çeken korkulara.
Karşı koyup
Kanadına çöken yer çekimine;
Kanat çırp, bulut olmak,
Rüzgâr olmak için gökyüzüne.
İhanetler yaşadın belki
Ama
Yaşamdır uğrunda ölünecek sevgili
Kendi öykünü,
Kendi yazgını yaz alnının orta yerine.
Senden bir iz kalsın yarına,
Bir öykün kalsın
Torunlarına, çocuklarına.
Ne demek biat
Ne demek
Ulül emre itaat
Ne demek
Başkasına teslim olsun hayat
Sevginin zekâtıyla,
Sadakasıyla yaşamak değil;
Yaşamın dilencisi olmak değil;
Yelken aç hayatın egzotik,
Bilinmeyen limanlarına.
Çöplenmeye razı mısın?
Razı mısın;
Gençken ölüp,
Yaşlanınca gömülmeye?
Var mısın
Cennet’in yolcusu
Güzelliğin avcısı olmaya
Buradan bir yıldız geçti,
Buradan bir gamaz geçti, desinler.
Buluttan ay geçti,
Buradan bir deli tay geçti desinler.
Bilmiyoruz
Hızından, hışmından soramadık;
Bu acelesi neden.
Çıngılar, yalımlar sıçrıyordu nallarından;
Süvarisi tutmuştu rüzgârın yelesinden.
Mahmut NAZİK 02.05.2008 Mersin
Mahmut NazikKayıt Tarihi : 25.5.2008 12:11:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Robin SHARMAYI okurken kitabın düşündürdükleridir.
TÜM YORUMLAR (1)