Hâkk ile İnsan Olabilmek Gerçekten Çok Z ...

Zeki Dursun
13

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Hâkk ile İnsan Olabilmek Gerçekten Çok Zormuş

Değişkenliğin ve akıcılığın farkına vardığında insan, kendi yaşam kurgusunun mutlak dünya kurgusu olmadığını çoktan anlamış oluyor.
Ve tam bu sırada;
Kare kutularımız olan beton evlerimizde, kara kutularımızı saklıyoruz. Aynalara bakarken artık, nasıl göründüğümüzden çok nasıl hissettiğimizle ilgileniyoruz.

• Gözlerimizin altı ne durumda?
• Şarkılara uygun mu yaşıyoruz?
• Yapmam dediğimiz şeyleri yaptık mı?
• Hile yaptık mı?
Kimse kendini kandırmasın, yalan söylediğimizin farkındayız!!!

Dürüst olduğumuz zamanlar yenik düştüğümüzü gördük ve inanın olabildiğince yalnızız. Geometrik bir problemi harflerle çözmeye çalıştık. Daha sert ve daha kırılganız. Kimi zaman öldük, tina ile kaçındık itiraz etmekten ve ibraz edilen bölgeye ıslak imza atmaktan. Gül kuruttuk resmi dairelerde eriyen gömleklerin yakasında. Uçan daireleri anımsattı yıldızlar ve yanlış bir eğimle söndüler. O güzel insanlar, o güzel atlara binip geri döndüler. Eskisin dedik her birine eskidiler, eksildiler. Görmezden geldik. Ki an oldu, ölmezden geldik... Kendimizi tanımaktan memnunuz, kendimizi tatmaktan ve tartmaktan da öyle...

Kaderimizle tanıştığımız an canımız yandığında henüz çocuktuk. Bütün bu ağaçlar bizim için değilmiş, biz de ağaçlar için değilmişiz. Hiçbir şey, bir şey için değilmiş. Herhangi bir şey, hiçbir şeymiş aslında. Biz de herhangi bir şeymişiz en azından. Başka bir hiçbir şeyi kendi güvenli bölgemize ve kısmen gölgemize davet ettiğimizde aşk'a dair olan herşeye, piç bir şeymiş gibi hakaret ettiğimiz de doğrudur.
Babasızdır aşk yüksek ihtimalle. Belki bir kurtarıcı bile olabilir. Ellerini açtığında huzur getireceğine inançlı olduğumuz, inanç ve inatla beslediğimiz siyah güvercin gönlümüze konabilir. Ama fiyasko... Zihnimizin bekâret kemeri, kemer sıkma politikalarımızdan ötürü işlevsizdir. Kırmızı halıyla karşılanmıştır kendimize olan sevgimiz. Birazdan o görkemli yemekte beyaz takımına kan dökecektir. Kişi kendine kadeh kaldırır mı? Ayıp! Ölümlülük denen hissi fişe takın. Kayıp tahta kurularının eşliğinde kulak tırmalayan sesiyle metaldir artık yataklarımız, pas tutmuştur diz kapaklarımız. Deniz fotoğrafı çekilecek bir renkten ibarettir gün batımı. İyi fotoğraf çekmek için iyi bir zamandır. Dev puntolarla yazmak sıradan bir iş haline gelmiştir. Anca sözde devam eden Vatan hainliği. Çünkü Vatan Artık İçimizdedir. Ölümler sıradandır ve taktıysanız pirizdedir. Ellerinizi bırakın, arkanıza yaslanmayı da.
Dünya'nın ana fikri bir çocuk düşürdü, bırakın sızlanmayı da...

Sevgili okuyan;
Beni rahatsız eden "şeyler" var!
Küskün olduğum şeyler o kadar yoğun ki, evde basit bir obje ile artık aynı değeri verdiğim insanların çoğunluda bu "şeylerden" birisi. Ancak şu uzak gezegenlerden bakıp, insanı tane tane böcekler gibi görmek yerine, biraz daha içeriden bir yorum yapma gerekliliği duyuyorum. Aidiyet duymadığım ancak sayılar itibari ile içinde bulunduğum ve sözde iyimser ancak maskeler ardına gizlenip ruhunu kaybetmiş bu güruh, muazzam bir yozlaşmanın içerisinde. Bu yozlaşmayı töreden uzaklaşma ve kimlik kaybı olarak yorumlamak ahmakça olacaktır. Bu yozlaşma tamamı ile mantık ve akıldan uzaklaşmakla açıklanabilir.

Coğrafi keşmekeşin daimi getirisi;
Ailelerin sosyal mali durumları, eğitim durumları, sosyal yaşama dair uyumları, davranış ve yaklaşımları ile bulundukları şehir, ilçe, semt, sokak ve hatta komşular ile olan yaklaşım ve davranışların etki gösterebileceği ve maalesef kalıplaşmış basit yaşam tarzlarının, gençleri kutuplara itmekte olduğu kaçınılmaz bir tablodan ibaret. Ancak gözle görülmeyen şu, ideali olanlar ve ideali olmayanlar olarak ikiye ayrılan güruh, her halükârda faydasızdır. İdeali olanların, ideali olmayanlardan hiçbir farkı yoktur. Zira metodoloji konusunda o kadar da çetin olmayan, yorgunluk ve sabır gerektirmeyen bir tutum takınmışlardır. İdeal olarak benimsenen, aniden elde edilip hiçbir diyeti olmayan olarak tanımlanabilir.

Post-Modern kıvılcımların, ruh denen ferah odayı acıdan kıvranılacak bir kapana dönüştürmesi bunlarla ilişkilendirilebilir..

- Bunun bir çözümü var mı?
- Muhakkak ki var..
Ancak iki iri güç odağı, akli melekeleri kontrol ettiği gibi hissiyatları da kontrol ediyor!
Her şey ikiye bölünmüş durumda ve birkaç kişi haricinde kimse, kenara çekilip bu tiyatroyu alkışlamıyor ve dahi eleştirmiyor!
Karşılıklı öfke, ölüleri ayırma, taraftarlık, hınç ve şiddet mükemmel bir ivme ile üzerlerimize çöktü!

Şimdi lanetlenmiş olma ihtimâlimizi yok sayarsak, bunun bilinçli bir çark olduğunu da unutup birkaç çözüm önerisi getireceğim;
Dünya'nın çeşitli yerlerinde, zor dönemler içinde insanlar yoğun fiziksel ve ruhsal baskıya maruz kaldıkları an, ani bir reaksiyon ile tek tipleşip toplumsal olayların baş verdiği bu gibi durumlara maruz kalmamak adına seçmiş oldukları örnek niteliğinde yöntemler hasıl olmuştur. Bunlardan biri, pasif direniş olarak algılayabileceğiniz, ancak hiç de öyle olmayan bir yöntemdir.

Nedenini açıklayacağım;
Şartlar bizi apolitik olmaya itebilir, çünkü politik vaziyette iken sürüyle yürüyormuş gibi hissedebileceğimiz bir Sosyo-Ekonomik atmosferin altında eziliyor olabiliriz.

Nefes almak adına toplum için bireyselleşmeyi seçebiliriz ve bunu pasif direnişten ayıran şeyin ne olduğuna gelirsek, şu ifadeleri açıklamak daha doğru olacaktır;
Direniş halinde karşımızda bir kuvvet olduğunu kabullenmiş oluruz. Aptalca ve cehalet kokan bir şeyi ciddiye alıp ona karşı cephe almak, bizi savaştığımız şeye dönüştürür. Aptalca bir şeye kızmak ve tepki vermek o aptalca şeyin sürekliliğini sağlar. Görmezden gelmek, içine kapanmak, süreç içerisinde ise üretmek, fikir üretmek bile buna dahil, en rasyonel çözüm yolu olarak gözüküyor.
Ancak ve ancak, bu biraz zor bir yolculuk...

• Kişileri konuşma tarzlarıyla yargılıyorsunuz.
• Kişileri giydikleri kıyafetlere göre sınıflandırıyorsunuz.
• Karşınızdakilerin anlattıklarını dinleme nedeniniz ise kendinize sıra geldiğinde, onların da sizi dinlemesini istemeniz.
• Sayılarla alâkalı inanılmaz sorunlarınız var.
• Camın ardındaki her şeye tapınma eğilimi içerisindesiniz.
• Siz dediğim zaman aklınızda, doğrudan beni içine gönderdiğiniz 'biz' grubu oluşuyor. Size dahil olabilme ihtimalimi sorgulamıyorsunuz. Çünkü kişi kendini suçlamaz zannediyorsunuz.
• Doğrularınızı sorgulanamaz kabul edip mahalli bir akla göre yargılıyor ve infaz ediyorsunuz.
• İyi kimselerin kötü eylemlerde bulunabileceğine inanmıyorsunuz ve aynı şekilde kötü kimseler de iyilik yapamaz zannediyorsunuz.
• Tevazuyu kendinizde olduğuna inandığınız bir özellik olduğu için olumlu görüyorsunuz. Tevazu sahibi kişileri aptallıkla suçluyorsunuz.
• Erkeği alfa, kadını meta, çocuğu pazar, yaşlıyı tabut olarak görüyorsunuz.
• Her devir kendi içinde barındırdığı yaşamların bileşkesidir. Bu dönem, geleceğe hiçbir şey bırakamayacak olanların devri olacak. Çünkü halihazırdaki her yaşam, gelecek diye bir kaygı gütmemekte!
• Gerçek kimliğiniz, sanal olarak inşa ettiğiniz yazıların bütünü değil!! Kriz ve tehlike anında aldığınız şekilden ibaret!! İlk kaosta yiyecek ve giyecek stoklarını yağmalayacak olanlarınız, ahlâk ile ilgili öğütler veriyor!!
• Ahlâk sizin için uyulması ve kaçılması gereken bir şey. Onu yeniden şekillendirmek için küçük bir çaba harcamanız olası değil..
• Duygu ve düşünceleriniz için kendinize ait bir terminoloji geliştirmiş olamazsınız!
• Televizyonda ki cümle kalıplarıyla anlaştığınızı zannediyorsunuz.
• Farklı olanı önce, onca öfkeyle dağın zirvesine kadar kovalıyor, sonra onu size yukarıdan baktığı için eleştiriyorsunuz.
• Garsonların yüzüne bakmıyorsunuz.
• Sokak çocuklarını sessize alıyorsunuz.
• Mültecilere üzülseniz dahi bu kendini üstün gören bir acımadan başka bir şey değil. Buna rağmen siyasi nedenlerle tanımadığınız kimselere öfkelisiniz.
• Sizli cümleler kuruyorsunuz.
• Yapmayalım.

Ben demekten haya ederim bir söz alırken,
Ama konuşan ben değilim!
O bende ki ben.
Ben senin hakkın için mücadele verirken,
Yakışı kalır mı hiç benim hakkımı yemen...

Zeki Dursun
Kayıt Tarihi : 7.4.2023 13:24:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Şiire dair sonuç kısmı hariç herhangi bir ibareye rastlamadığınız ve akademik makale niteliğindeki bu yazı bütününü herkesin okumasını beklemiyorum. Sadece akıl ve mantık ekseninde vizyon sahibi bireyler içindir.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!