Sütlücan’ım çan çiçeğim
Çayırlarımın süsü
Çimene uç verir sürgünlerin
Şimdi mezerede olmak vardı
Kıtır,kıtır yemek vardı
Soyup, tazecik gövdeni
Bu açlık kırk yıllık
Bu açlık yöresel
Bu açlık özel
Usuma düştükçe ezer tere kavurması
Aş eren kadınlara öykünür midem
Soğanlı, bol düdekli
Anamın hünerli elinden mamul
Kuguvagam, baldıranım, ısırganım
Kavutum,mısır yarmam, lahanam
Hayaller sınır tanır mı?
Vurgun yedi ikizinden
Bu gönül hiç yaşlanır mı?
Armağanım, çam sakızım,
Karlar erir apansız patlar tomurcuk
Dinelir ayağa mayıs
Dallanır budaklanırsın
En sığ yerinde kafulun
Acep kimden saklanırsın
Bir mavi duaya açıp kolların
Polen lenir, ballanırsın
Biçilirsin kurumazsın
İri otu mezeremin
Balya sandıklarında
Kıyamam ezmeye seni
Asıp ceketimi çamın dalına
Uzanıp ta yatsam yanı başına
Desen ki dostum yok
Desem ki ben dostum işte
Kıyında senin!
Dallarında okuyan kuşların
Türküleriyle uyusam
Kulaklarımdan gitmese tınısı çanın
Uykusunun en tatlı anı budur çobanın
Salınır eski korkularım
İnip mayıs yedilerindeki zembilden
Ruhuma sinen cadı masallarında
Odun kaşıklarınızı kazıyan benim
Karpuz çatlatırdı berrak suların
Piknikçi Trabzon’un sosyetesinin
Çam diplerinde bıraktığı boş rakı şişeleri
Saklama kabımız olurdu gazyağımıza
Goğoksila dan yolların kapandı şimdi
Öksüz kaldın hakkı bey’in çeşmesi
Zifin kokularında duman altıyım
Yağmur biriktirdim göz bebeklerimde
Sağanak, sağanak yağacağım Limli’ye
Kayıt Tarihi : 25.5.2011 21:08:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!