Buruk, bükümlü yol
Dili bir İstanbul ikindisinde meraklı kız çocuk
Ama hala gözlerimin bir yerinde
Maskaraya dil çıkaran biri var
Kokulu silgilerin kanserojenini asla önemsemeyen o kız çocuk…
Bir kız var evet
Aklı kirletilmemiş
Yıkımları yıkımsız
Bilmiyor savaş, bere, yara
Tecrübesi fukara
Zamanı bol
Uykusu saatlere katil edilmemiş
Her uyandığında sırtının terlemiş olacağı inancıyla sırtına anne eli değerek biraz acemi örülen hırkasını hiç eksik etmemişler
Önemsemişler
Çok süt sevmeyen
Zorlanarak içirilmiş her seferinde
Ama yine de süt düşleri hep kalsiyum yanlısı olacak kadar gelişkin bir kız çocuk…
Yazılmış yazıların güzelliğini kalemdeki kokudan biliyorlar
Her kalem tükeniyor
İşportada “tükenmez” yalanıyla satılsa da bir bakmışsın yazan, kalan öyküne dar, öykün tükenmeze asabi oluyor
Oluyor bunlar, yaşanıyor…
Dilinde bir İstanbul ikindisi oturuyor
Ve hala karanfilli bir bardak, üç şekerli çay…
Denizin havası değil de
Havasındaki sancı çarpıyor beni yine
Senin dilinde hala o İstanbul ikindisi
Denizsel
Fazla sodyumlu
Asidi, asimilesi ve sodası bol
Yereldeki saat farkı az olurdu
Oysa sen hala ikindi bir İstanbul’a ekmek doğruyorsun
Benim tabağım ekmek doğraması alamaz kadar süt düşüyle dolduruldu zamanında
Ne yana dönsem
İstanbul ikindisi
Yol deniz
Yol buruk
Yol büküm
Yüreğimde hala süt düşü bir yanıklığım bulunur
Kim üflese soğuyacak olurdu
Sen üfledin
Kavruldu
Ziyan oldu
(Sarahatun Demir)
Kayıt Tarihi : 22.9.2007 23:56:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!