Ey susuz çöllere su, bak ben de çok susuzum!
Günah kalbimde pranga; neşesiz, huzursuzum.
Öyle bir karanlıktayım, önümü görmez gözüm.
Yüreğimde bir ümit, semaya kalkmış elim.
Ey kâinatın fahri, kapında dilencinim…
Sanmasın kimse zillet, bu benim tek şerefim!
Bu kapıda keder yok, el açan boş dönmemiş.
Bu kapıda, bekleyene asla “Yok! ” denmemiş.
Ben ki, kapısını bulmuş, en fakir bendesiyim,
Söyle bana ey yeis, nasıl çeker giderim?
Ey kâinatın fahri, yüzümün gülesi yok...
Sen gittin gideli, kalanların tadı yok...
Belim kırıldı artık, irade ferim bitti.
Dilim tutuldu artık, kalpten cesaret gitti.
Akıbet endişesi, beni huzurdan etti.
Yine de ümitvarım, o kapı açılacak...
Açılan bir kapıdan, gör, bin nur saçılacak...
Ey kâinatın fahri, sahiden olur mu bu?
“Vermek” ahlakı olana, sahi sorulur mu bu?
Diyorum kendi kendime, eteğine yapışsam,
O etek çamur bilmez, ya seni taşımazsa?
Ona ağırlık yapmam, tabanına sarılsam.
Altında zemin gibi, lütfedip de basarsa...
Ey kâinatın fahri, sahi, basar mısın?
Sen bastığın toprağı ateşe atar mısın?
Kayıt Tarihi : 5.8.2010 21:58:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!