'karala, bir gece zifir dikerken
adım hünersiz bir satırda'
Bilal Can
I
Katilini kendi bakışında yoran
İllegal akşamların müptelasıyım.
Saksıya roka ekiyor madam Yulemi.
Üstelik seni özlemeye başlarken tam da...
Yoruyorlar eski dostlar muhhabetimi.
Şimdilerde asabiyeti pamuğa sardım.
Senden sonrasına yaşanacak hiç bir şey kalmamış üstelik;
Tüketilmiş kalbin serasında fısıltılı şehvetler.
Ve kadınlar...
Hep çarpık mı yürürlermiş çarşı boyunca?
Doğrusu,
Suların ellerini ıslatıyorum terli.
Boşuna bu çıkış aramalarım,
Alnımın yaftasına arapça yazıyorum.
Ve kadınlar...
Okumayı bilmiyorlar beni tersten.
İşte bu yüzden;
Bütün ellerde hiç yorulmadan,
Tozlanası bir rafa kalkıyorum.
Şimdi parmaklarım ihtiyarın avlusunda.
Parmaklarım,
Yani madam Yulemi'nin eskiyen masasında.
Sana küskün bir çınar göstereceğim,
Ermeni bir askerin yırtılmış atlasında.
Ama ağır geliyor bu coğrafya, tütün kokusu ve roka.
Çünkü aklım,
Şeddesi silinmiş alnımın yaftasında.
Vapurları ve çocukları özlerken en çok,
Niye ağladığımı sormayacak mısın?
Dizlerimi kırarak Kanlıca yokuşunda,
Herkesin göğsüne resmini iğneliyorum.
Olmuyor işte, taşıyamıyorum gövdemi,
İçimi öğütecek kadar çamurdan bir taş mısın?
Yıldızların hepsi kayıyor gibi Salacak kıyısında,
Ben gökyüzünü boş bırakmışım.
Boşluk,
Yani Şarap Ekmek sonrası,
Yulemi'nin koynunda şehvetle sızmışlığım.
Parmaklarımı kırıyorlar eski dostlar,
Ve kasıklarımda doymayan çocuk iştahı.
Üstelik evimin balkon kapısı bu.
Bildiğim tek şey,
Saksıdaki roka hergün büyüyor.
Hepsi Bu...
Temmuz 2009 - Salacak / Yulemi'nin Kayığında
Mustafa OnurKayıt Tarihi : 18.1.2010 14:24:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!