Kahvemden alırken son yudumumu,
Bakıyorum odamın balkonundan şehrin manzarasına.
Sustukça kanayan cümlelerim var içimde.
Neden rengarenk bir şehir burası?
Yoksa benim içim mi zifiri karanlık?
Bir sızı var içimde, göğüs kafesimde,
Sanki bir bıçak yarası.
Kan damlıyor cümlelerimde,
Ben sustukça, daha çok, daha çok kanıyor.
Ama kimse görmüyor bu kanamayı,
Her kelime sustukça çoğalıyor yaralarımda.
Sessizlik içinde boğuluyorum,
Ama hâlâ kelimelerim var,
Sustukça kanayan cümlelerim…
Bir yalnızlık var içimde,
Sessiz ve derin, deniz kadar sonsuz.
Kimseye anlatamadığım sırlar gibi,
Kendi kendime ağlayan bir çocuk.
Geceler uzuyor, karanlık daha koyu,
Her yıldız uzak, her ışık solgun.
Yalnızlık sarıyor dört bir yanımı,
Kelimelerim çaresiz, ben çaresizim.
Bazen düşünürüm, kim beni duyar,
Kelimelerim kime dokunur?
Sustukça çoğalır bu boşluk,
Yankılanır içimde kırık bir çığlık.
Zaman geçiyor, iz bırakmadan,
Gözlerim dalıyor boşluğun ortasına.
Ne bir ses var, ne bir nefes,
Sadece ben ve içimde bitmeyen sessizlik…
Kayıt Tarihi : 22.6.2025 00:27:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiir, kelimelerle değil suskunlukla yazıldı. Bir adamın iç dünyasında taşıdığı ama kimseye anlatamadığı o derin yaralardan doğdu. Rengarenk şehirlerin içinde zifiri karanlık yaşayan bir ruhun, konuşamadığı her kelimeyi içine gömdüğü bir geceydi bu… Ne bir omuz, ne bir ses, ne de sığınacak bir yürek bulabildi. O yüzden sustu… Ama her suskunluğu bir yara oldu içinde. Ve sonunda sustukça kanayan cümlelere dönüştü her biri. Bu şiir, bir kahvenin son yudumunda saklı kalan iç çekiştir. Yalnızlığın, sessizliğin ve bitmeyen bir iç sancının izidir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!