Bu sözler karanlığıma yetmedi, biliyorum.
Sen yoksun, inan, tek başımayım.
Bir de yanımda olmak isteyen isteksiz nefesler…
Örümcek gibi ördük ömrümüze birbirimizi.
Seneler, yıllar... Senin olsa ne yazar?
Adını koyamadığım en güzel yer:
Bak, şurası işte tam şurası, senin için attı çoğu zaman.
Susmak lazım, uzun uzun susmak.
En çok kim susar?
Düşünmek için çabalayan mı, düşünmekten bitap düşmüş olan mı?
Kaybolduk; kaderi tekrar çiziyoruz.
Kurşunlar deniyoruz birbirimize.
En çok ne acıttı? Hangisi?
Daha fazlasını yapmak... Kendini çok sevmekten başka nedir ki zaten?
Arafta kalmadık biz; cehennem ateşinde daha çok yanmak istedik.
Bedeller ödeyerek satın aldık her anıyı.
Borçlandık kadere; bak,
Nasıl da ödedik diyetimizi, kanata kanata.
Susmalıyız cancağızım, susmalıyız.
Kayıt Tarihi : 30.12.2024 11:56:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Gece, zamanı durdurmuş gibi sessizdi. Masanın üzerinde açık duran bir defter, içimdeki merakı kamçılıyordu. İlk sayfayı çevirdiğimde, "Susmalıyız Cancağızım," yazıyordu başlıkta. Harfler, sanki özenle seçilmiş taşlar gibi dizilmişti kağıda, ama aralarına gizlenmiş bir şey vardı. Her dize, fısıldayan bir ses gibi kulağımda yankılandı: "Artık çok geç. Yol çoktan kayboldu, konuşmak faydasız. Şimdi sadece susarak devam edebiliriz." Cümleler, sıradan bir şiirden fazlasıydı; şifreli bir rehber gibiydi, bir sona işaret eden sessiz bir çığlık. Sanki yalnızca okuyan değil, anlayan biri çözebilirdi bu gizli mesajı. O an, bazı hikayelerin sadece susularak anlatılabileceğini fark ettim.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!