Kendimi çok sessiz hissediyorum ve böylece ağlama hakkımı saklı tutuyorum. Bir bilene sorduğun vakit, kendini sessiz hissetmenin pek hayra alamet olmadığını söyler.
Dosyalar arasında kalmış manşet haberleri, biraz süsleyip yeniden yedirmeli, yada başka bir tabirle susmak saatlerce konuşup konuştukların arasında bir dirhem anlaşılır bir şey bulunanamaması olabilir mi? Belki de bulduklarım, bulacaklarımın garantisidir deyip, inzivai şekilde gözden, gönülden uzaklaşmak beklentisi mi?
Mateminde davullar, zurnalar çalmalı şu vakit gülüşlerimizin. Geçmişimizin bahtiyarlığı, pişmanlıklarımıza yenik düşerken... Vakit, o vakit olur ki; hayıflanmak revadır sözcüklere. Coşkunluğumuz kadar, suskunluğumuzda destansılaştırılmalı.
Yeni bir doğuş diyelim ve öyle başlayalım söze. Ademoğlu, imkansızlıklar belini büktüğü vakit doğar. Uslanmaz bir rüzgarın savurduğu pamuk gibidir kalabalıklar. Buna istinaden ismin beş halinden sadece yalın vaziyeti seçiyorum ve bu vaziyetten ötürü cümlelerimde, yüklemle özne arasına derin bir nefes ekliyorum.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta