Susmak Sonum Olur

Selman Faris Karaköse
27

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Susmak Sonum Olur

Kendimi çok sessiz hissediyorum ve böylece ağlama hakkımı saklı tutuyorum. Bir bilene sorduğun vakit, kendini sessiz hissetmenin pek hayra alamet olmadığını söyler.

Dosyalar arasında kalmış manşet haberleri, biraz süsleyip yeniden yedirmeli, yada başka bir tabirle susmak saatlerce konuşup konuştukların arasında bir dirhem anlaşılır bir şey bulunanamaması olabilir mi? Belki de bulduklarım, bulacaklarımın garantisidir deyip, inzivai şekilde gözden, gönülden uzaklaşmak beklentisi mi?

Mateminde davullar, zurnalar çalmalı şu vakit gülüşlerimizin. Geçmişimizin bahtiyarlığı, pişmanlıklarımıza yenik düşerken... Vakit, o vakit olur ki; hayıflanmak revadır sözcüklere. Coşkunluğumuz kadar, suskunluğumuzda destansılaştırılmalı.

Yeni bir doğuş diyelim ve öyle başlayalım söze. Ademoğlu, imkansızlıklar belini büktüğü vakit doğar. Uslanmaz bir rüzgarın savurduğu pamuk gibidir kalabalıklar. Buna istinaden ismin beş halinden sadece yalın vaziyeti seçiyorum ve bu vaziyetten ötürü cümlelerimde, yüklemle özne arasına derin bir nefes ekliyorum.

Yapmak istediklerim belliydi aslında, ama biçimsel bir sorun yaşadığım inkar edilemezdi. Hani piyes belli, oyuncular belli fakat; rol dağılımında ufak bir problem var. Aslında hak etmek uğuruna sarf edilen emek, hatalı bir dağılım sonucu boşa çıkmıştı. Velhasıl; 'Hayatımda olmaması gereken kalabalıklar, büyük bir izdihama yol açıp, baş rolün gerçek sahiplerini yıldırıp, ayaklar altına alması...' ifadesiyle biçimselleştiriyordum isteklerimin gelişme bölümünü ve kendini kandırmanın verdiği anlık bahtiyarlıklar, sessizliğimden saçılıyordu biri diğerine benzemez dört bir tarafıma... Fakat hatırdan çıkarmamak gerekir ki; 'Sorunsal bir kaynağın huzuruydu' ve sonucu yine huzursuzluklarla vuku bulacaktı.

Suallerimizin sırrına ermeden eridi tüm yanıtlarım, nedense yanıtlarımın sonunada hep bir soru işareti eklendi... sorgusuz yıllanmışlıklarım basite indirgenmemiş olsa neyse, ancak ben, nefes alışlarımın dahi sorgulanmasından yanayım. Yeter ki cevap bekleyen ben olmayayım.

Mantıksal ifadelerle formülüze edilerek programlanmış bir hayat yerine, göz kararı yada en iyimser şekilde abaküs hesabıyla 'ya hep - ya hiç niceliklerine' ulaşma zamanı. Kısaca çoklu denklemlerden kurtulup, basit dört işlemle yetinmek akla uygun geliyor.

Kümeler arası denkleşmeler klasik olduğu için, biraz farklı olup restleşmek moda şimdi. Çapraz fuzuli laf atışları arasında, ya sabır sakinliğinde, ferahlık selametinde...

'Yaşayacak bir şey kalmadı artık' diye düşünüp silkelenmenin vaktine erdik. Aslında başlangıç olarak; önce, ne düşünmemiz gerektiğini düşünmeliyiz ve her bir yaşımız için toz pembe düşler dilemeliyiz. Ne güzel değil mi? Kendini kandırmak çok güzel... kaçın, gücünüz elverdiğince gerçeklerden kaçın. Değeri gayet külfetli sözcüklerden kaçının. Mümkünse cümlelerimiz özne ve yüklem kardeşliğinde, belirli belirsiz, yerli yersiz nesneleri dışlamış, dolaylı tipte alaylı tümleçleri yok saymış, zarflardan - zamirlerden ötürü tamir görmüş olsun. Edatları tatile çıkarın ve artık gerçek isimlerden bahsedelim.

Dilim yandı bir kere hakikat konuşmaktan. Faal halde irdelenmeler tıkadı önüme sonunda... insan oğlu nesnel birer varlık artık, sadece isimden ibaret birer obje oldu, ergonomik bir eşya sıfatında... ve tüm sıfatlarımı bende kaybettim tamlayanla tamlanan rekabeti sırasında.

Üst düzey içime atmışlıklarım bir yanar dağ misali, önüne set konulmuş bir nehir misali patlamak istiyor. Ancak ben yinede sessiz kalmamak istiyorum, yada neşiş yansın ne kabap diyorum, ama öylede olmuyor.

Çivi çiviyi sökermiş havasında nefes almak mümkün, biraz fazla bilmeye gör... tüm paslanmış çiviler senin. Kendi dertlerimizi unutmak ve dost bildiklerinin, yar dediklerinin dertlerine derman olmaktan değilde, dertlerin dengesiz dağılımı yordu, insanlıktan nasibini almışları... gerçi bizim yorgunluğumuz akarsu misali, ne bıkkınlık verir ne de ardını bekler. Onun içindir ki; bizim insanlarımız birbirine küsmeyi bilir. Lakin ben kimseye küsemem, dost olandan düşman olana kadar sırt dönmüş olsada her bir nefis. Ben küsersem kahrolurum. Böyle yapana kadar susmak mantıklı olur, ama ben susarsam iyilikler yok olur.

Kendimi çok sessiz hissediyorum.
Mümkün değil bu çelişkilerden kurtulmak,
Yinede konuşacağım, kahrolsam da yinede...
Allah'ım huzuruna geldim yalvarıyorum,
Ya beni öldür, yada SUSTURULMAMA MANİ OL! ...

Selman Faris KARAKÖSE
(05.05.2004 - İstanbul)

Selman Faris Karaköse
Kayıt Tarihi : 17.5.2005 01:14:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Selman Faris Karaköse