Ve geriye susmak dışında bir şey kalmamıştı.
Çünkü sözler kapının önünde ayakkabılarını çıkarıp
içeri girmeye utanır gibi bekliyordu.
Dilimin kıyısında ıslak bir akşam,
boğazımda dönüp duran bir yutkunma—
ne ileri, ne geri.
Masa üstünde yarım bir cümle soğudu,
yanında boş bir bardak,
buharı çoktan dağılmış bir çay gibi.
Anladım: bazen susmak yenilgi değil,
elini kalbine koyup kalabalığı dışarı almakmış.
Bazen en yüksek söz,
dudaklarını yavaşça kapatıp
içinin kapısını içeriden aralamakmış.
O kapının eşiğinde bekledim.
Ayaklarımın altında günün kırıntıları,
ceplerimde kırışmış cesaret.
“Buradayım” dedim içimden,
kimse duymadı;
ama kalbim başını kaldırdı.
Sonra bir sandalye çektim kendime:
adım yazıyordu sırtlığında.
Oturunca odanın ışığı değişti—
duvar, gölgemi hatırladı,
gölge, sesimi.
Suskunluk büyüdü,
ama içimdeki telaş küçüldü.
İlk kez,
kimseye yetişmeden
kendime vardım.
Kayıt Tarihi : 23.8.2025 21:44:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!