Sen mi suskunsun yoksa konuştukların mı?
Sen mi konuşacaksın yoksa sustukların mı?
Bilinmezi nedir ki aklının reviş defterinde yer alan,
Aklını benden kaçırmana sebep olan?
Bak ketum değilim, sana göçük göçük gelirken
Dilim, gönlümün lâhutî bildikleriyle ıslak,
Ve ben sana, kısa devre yürek sancısıyla selamdayım…
Sancıyan damar yollarımda gezinirken sen böyle serseri
Kaldırımlarında yüreğimin, varlığınla çıkmazları var sokaklarımın
Her adım ile her gülüşüm, duvarlarına çarpar bürudet aklının
Ve sen hatırı sayılır derecede suskun…
Yürüyorum işte, elimde hiç tutamadığım ellerin,
Konuşuyorum bak işte,
Dilimde hiç dillendiremediğim dilsizliklerim
Ve sen suskun,
Ve sen hepten duyan ama işte hepten …
Kaç zaman böyle bir ahir bilinmezinde tükenebilir ki?
Daha kaç çocuk paklar, gülüşleriyle ebrularını
Seni kim bir daha doğurabilir ki sevdanın rahminde?
Yapma!
Konuşma vaktinde olan sözlere, susma!
Konuş,
Selasız ölünün içinde kalanları.
Böyle gitme!
26.12.11 Ercan YAVUZER
Buruk tatlar vardır, ağızda şurup giden;
Bir aşka vuran güneş kolayca batmıyor.
Yanıyor bin kollu şamdanı, tutuşuyor
Ufkunuzda camları göksel konağının
Ve bir yaz aksamı buhurdan gibi tüten
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta